ACILARDAN KURTULMAK

174 19 11
                                    

Yazarın Notu: Bölümler arası epeyce uzun bir ara verdiğim için günün ikinci bölümünü paylaşıyorum. Keyifli okumalar. : ) galiba son on bölüme de giriş yapmış olduk böylelikle :p

Bölümün şarkısı - I hold you -CLANN

---------

Serin bir mart akşamı, Massachussets Highend'deki büyücülük kasabasında, tıpkı Hogsmeade'deki Üç Süpürge gibi oldukça popüler olan, Geveze adlı bar'ın pub kısmında hafifçe yüksek taburelerde oturarak, önlerine barmen'in bıraktığı ateş viskilerini yudumlamakta olan iki adamın arasındaki sessizliği, kumral koyu saçlı adam bozdu.

"Bu aralar seni durgun görüyorum Martin. Her şey yolunda mı?" Diye sordu kırklarının ortasındaymış gibi görünen Clive Anderson. Arkadaşının neredeyse bomboş gözlerle elinde tuttuğu kadehe baktığını fark edebilmişti ve bu aralar çoğu zaman tek yaptığı boş gözlerle bakınmaktı.

Cevabın gelmemesinin ardından sorusunu yineledi. "Martin?"

İkinci kez isminin söylenildiğini duyan siyah kıvırcık saçlı adam, daldığı alemlerden çıkarak arkadaşına döndü. Yüzüne sahte olduğu anlaşılabilecek bir gülümseme yerleştirmeyi güç bela başarmıştı. "Yolunda." Dedi. "Sadece yorgunum."

"Arnold'a söylemelisin, sana sürekli iş kitlemeyi bırakmalı." Diye takıldı Martin Porter'a Clive Anderson.

"Söylerim." Diye cevapladı ruhsuzluğunu gizleyemeyen siyah saçlı adam ve neredeyse yarısından fazlası dolu bardağını bir dikişte bitirerek genzini yakan tada aldırmaksızın boş bardağı masaya bıraktı. "Şimdi-" dedi arkadaşına dönerek. "Müsadenle biraz dinlenmem gerekiyor."

"E-elbette." Dedi Clive, yanından cevabı beklemeden kalkan ve cebinden çıkardığı parayı tezgaha bırakıp uzaklaşmaya başlayan arkadaşına şaşkınlıkla bakakalmıştı.

------

Martin Porter, tepeye yerleşen dolunay'ın her yanı aydınlatan ışığı altında, kocaman kaldırım taşlarıyla döşenmiş kasabanın içerisinde, gülen, konuşan, bir yerden bir yere gitmenin tatlı telaşı içinde hareket eden cadı ve büyücülerin içinde öylece yürüyordu. Etrafında, ondan başka her şeyin hala yaşıyormuş gibi görünmesi son zamanlarda oldukça tanıdık bir duyguydu. Dalgın görünüşü ve isteksiz adımlarını yan yana dizilmiş ev ve dükkanların içinde çıkışa yöneltti.

Alabildiğine geniş çimenlerin üzerinde yürüdüğü bir sürenin sonunda, kasabanın hemen ilerisinde bulutların arasından görünüp kaybolan, Greylock dağını ve üzerine kurulmuş Ilvermony'nin silüetinin önünde, kocaman bir uçurumun kenarında durdu. "Lisa." Belli belirsiz mırıldandı. Bu okul, eşi ile tanıştığı yerdi. Zamansız korkunç bir ölümün onu, Lisa'dan ayırdığı beş sene öncesine kadar da, hep birlikte olmuşlardı.

Martin Porter, o zamanları hatırlıyor gibiydi, birinci sınıftaki tanışmalarını, okul boyu süren arkadaşlıklarının nasıl ömür boyu süreceğini umdukları bir aşka dönüştüğünü, mezuniyetlerini, sonrasında geçen mutlulukla dolu on bir seneyi... hepsi hem var hem de yok gibiydi ancak asıl boşluk mutlu anılarda değildi.

Bir süre önce, bir arkadaşı vasıtasıyla katıldığı gizli bir toplantıda tanıştığı beyazlar içindeki adam, Marry'nin ölümünden sonra tüm hayatını değiştirmişti. Öyle ki adamın vaad ettiği şey, beş senedir korkunç kabuslar ve içini dolduran amansız acıyla boğuşup, Lisa'dan sonra hayata yeniden başlamakta zorlanan Martin'e fazlasıyla cazip gelmişti. Buna göre, adam onu acılarından kurtaracak ve hayatına devam etmesini kolaylaştıracaktı. Tek yapması gereken tekliflerine evet demesiydi. Onu davet eden arkadaşının söylediğine göre, bir sürü insan, bembeyaz gümüşi maskeli siluetten gelen bu fırsatı kabul ederek hayatlarında yep yeni bir sayfa açabilmişti. Ve Martin Porter'da bir kaç ay önce, evet demişti.

Amon (Tom Riddle)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin