29 Ağustos 2022 / 13.48
Mihra Akadalı
Çok uzun yıllar günlerim hep birbirinin aynısı geçmişti. Okul, ev, ders... Şimdi her günüm diğerinden daha doluydu. Asilhan'ın hayatında belirginleşen yerimle sürekli bir uğraşın içindeydim. Sabah onun mesajına uyanıyor, gece onun mesajıyla uyuyordum. Tek sıradanlığımız buydu ve bu, ömrümde sahip olduğum en güzel sıradanlık olabilirdi.
Uzayan perçemlerimi düzelterek ayna karşısında durmayı bıraktım. Asilhan'la Agora Antalya'ya gidecektik. Paşamın alışveriş aşkı tutmuştu, hiç sevmiyordum ama onun için kabul etmiştim. Mecburen mağaza gezecek, kabinlerde bekleyip bunalacaktım. O kabindeki ben de olsam, başkası da olsa dayanılmaz bir durumdu. Yarim için katlanacağım ya bence bana nikah basılır.
Kendi kendime gülmeyi bırakıp odadan çıktım. Ağzımdaki sakızı sesli sesli çiğneyerek kapıya ulaştım. Evde yalnız olmamın rahatlığıyla daha da sesli çiğnedim sakızımı. Beyaz ayakkabılarımı giyip koluma zoraki taktığım çantayla çıktım evden. Sahile doğru yürürken çalan telefonumu çıkardım çantamdan, pehlivanım arıyordu.
"Alo," dedim nazlı nazlı.
"Nerdesin?" teşekkür ederim canım, sen sormayalı iyiyim.
"Yürüyorum," aynı ses tonumu çıkarmaya çalıştım da olmadı. Almıştı işte bütün moralimi.
"Gördüm, dur olduğun yerde geliyorum." Telefonu suratıma kapatırken yüzümü buruşturdum, hak etmiyordu beni de seviyordum işte davarı.
Önümde duran gri Skoda Superb'nin kapısını açtım. Arabalarla alakam olduğundan değil, bizim de daha önce vardı diye biliyordum. O da kendine yakışan arabayı seçmeyi biliyordu. Yerime usulca otururken kapıyı da fazla sert olmayacak bir şekilde örttüm. Gözlerini örttüğü gözlüğe rağmen beni incelediğinin farkındaydım. Saçıma kaldırdığım gözlüğü düzelterek ona doğru döndüm. Bu bakışların altı boş çıkmazdı umarım.
"Selam," dedim onun incelemesi bitmediği için. Bakışlarını kot şort eteğimin açıkta bıraktığı bacaklarımdan yukarı doğru çıkardı, toz pembe polo yaka tişörtümü inceleyerek devam ederken ağır ağır yüzümü bulmuştu.
"Selam," bal harelerini örten gözlüğünü çıkarırken onu incelemeye başladım. Kalıplı göğsünü siyah, bisiklet yaka bir tişörtle gizlemişti. Az da olsa normalden daha ufak duruyordu. "Dolabını yenilemeye ne dersin?" altındaki siyah kot pantolondan gözlerimi alırken gözlerimizi buluşturdum.
"Hayır derim," gülerek söylediklerimin ardından sırtımı yasladım koltuğa. "Hadi gidelim." Derince iç çektikten sonra önüne döndü, arabayı kullanmaya başladı.
"Yavrum kumaşı eksik aldığının farkında mısın?" kendimi arabadan atsam ne yapabilirdi ki?
"Abart," boynumdaki kuğu kolyeme uzandım, hafifçe oynadım yeriyle. "Kısa değil bu." Dizimin üç parmak üstünde bitiyordu, zaten bacaklarım kısa olduğundan istesem de mini durmazdı.
"Sorun boyu değil," ona doğru döndüm yeniden.
"O zaman kıyafetlerimi rahat bırak," sunduğum öneriye göz devirdi.
"Sorun sensin," ışıklarda durduğumuz sıra bana doğru döndü. "Tamam farkındayım güzelsin, alımlısın..." göğsüne sığdırdığı nefes yutmak zorunda kaldığı kelimeleri de kucakladı. "Çok dikkat çekiyorsun." Bunu yorgun bir ifadeyle söyledi, dudaklarımın kıvrılışını bastıramazken üst dudağımı ıslattım hafifçe.
"Teşekkür ederim," alt dudağımı dişlerim arasında kaydırırken ciddiyetle bana bakıyordu. Ne? Söylediğimde yanlış ne vardı? İltifat etmişti ve ben de teşekkür etmiştim. "Ama bunlar ne giydiğime engel değil. Madem güzel ve alımlıyım her giydiğimde dikkat çekerim zaten."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
22 | Yarı Texting
Jugendliteratur🧠: Diyorum ki Asilhan 🧠: Parmaklarım yoruldu 🧠: *fotoğraf Asilhan: Hay sikeyim Asilhan: Islaksın Asilhan: Bana niye atıyorsun 🧠: Islaklığımı sana bulaştırmak istiyorum 🧠: Kaslı parmakların beni dağıtırken 🧠: Bal gözlerini izlemem gerek �...