|43|

231 15 17
                                    

23.03.2023

Mihra Akadalı

Erkenden aydınlanan güne erken saatte başladığım bir sabahtı. Okul yıllarımdan alışık olsam da bazen hiç istemiyordum erken uyanmayı. Belki de o zamanlar çok fazla erken uyanarak geçirmiştim zamanı ve şimdi uyumak istiyordum, bilmiyordum. Hafif olan uykum, unuttuğum, unutmak istediğim bir gerçekti ama bu sabah bana kendini hatırlıyordu. Yine, yeniden bir telefon çalışıyla, ilk çaldığı anda, araladım gözlerimi ama sıçrayarak. Fakat bu kez alıştığımdan da erkendi saat. Açılmayan uykumdan anlıyordum. Muhtemelen uykuya henüz doymamıştım. Uyumam gereken uykuyu almamıştım ki bedenim direniyordu. Telefonu umursamamayı çok isterdim fakat kendimi tutamadan elime aldım. Aramayı açtım ve geri yattım yatağıma.

"Hım?"

"Günaydın yavrum!" Asilhan'ın fazla kendinde sesiyle kaşlarım çatıldı. Horozlar çığlık atmadan uyanıyordum ,abartıyordum saat o kadar da erken değildi, ve o buna rağmen ayıktı. Kaçta uyanmıştı?

"Ne ayması Asilhan?"

"Uyuyor musun sen daha?"

"Evet," dedim. "Sen niye uyanıksın bu saatte?"

"Kahvaltı yapacağız diye," Gözlerim yeniden açıldı. Delirmiş olmalıydı. Gözümü açar açmaz kahvaltı yapacağımı da nereden çıkarmıştı? Hem saat erkendi, bu saatte kahvaltı mı yapacaktık?

"Bu saatte?" Hayretim büyürken uykum bile açılmıştı. Salak sevgilim beni uyandırmayı an itibarıyla başarmıştı. "Manyak mısın Asilhan sen?"

"Akşam mı yiyeceğiz kızım kahvaltıyı? Hemen uyanıp kendine geliyorsun ve gelip alıyorum seni."

"Salak," ağzımın içinde söyledim fakat duyduğunu biliyordum. "Rahat bırak beni, uyanınca arayacağım seni." Telefonu kulağımdan uzaklaştırıp kapattım. Asilhan'ın fazla konuşmasına da izin vermedim. Çünkü kendimi de onu da biliyordum. Konuşursa ikna ederdi ben de dünden hazır ikna olurdum.

Yatağıma biraz daha yayıldım. Gözlerimi kapattım yeniden. Yastığımı kucağıma doğru çevirerek sarıldım. Bir elim altında bir elim üstündeydi. Yastığa tam anlamıyla gömülmüşken telefonum yeninden çaldı. Sabır çektim. Gerçekten sabır çektim. Bir yandan da gülmeye başlamıştım. Onun da erkenci olduğunu biliyordum fakat benden beterdi. Manyaklık derecesinde erken uyanıyordu. Üstelik uyuduğu saat da fark etmiyordu onun için.

"Ne var?!" Dedim telefonu açar açmaz.

"Kalk," bir emirdi bu. Asla umursamayacağım bir emir. "Güzel götünü kaldır ve bana gel." Dudaklarım kıvrıldı, yanaklarım hafiften de kızardı gibi ama aldırış etmedim.

"Başka emrin?"

"Çabuk hazırlan, kapıdayım."

"Nasıl yani?" Dedim bu kez yerimden doğrularak. Evin önünde miydi? Daha ben uyurken mi gelmişti? Gerçekten manyaktı. "Uzaklaş Asilhan, saçmalama." Babam henüz evdeydi muhtemelen ve ben bu saatte evden çıkıp nereye gidecektim? Mina'nın kainat gelse uyanmayacağını bütün ailem biliyordu. Asena'nın da bu saate buluşacak hali yoktu. Beni kim kovalıyordu da evden çıkıyordum bu sabah saatinde?

"Uzağım zaten," dedi o da. "Hadi bekletme beni, gel."

"Babam bile çıkmadı daha evden,"

"Çıktı," dedi o da. "Seni aramadan önce çıktı."

"Sen ne zamandır kapımdasın?"

"Çok soru soruyorsun yavrum," dedi tükenmiş bir sesle. "Gelince konuşuruz." Bu kez de o kapatmıştı telefonu. Suratıma kapanan telefonun ardından kaşlarım epey çatıldı. Oflayarak kalktım yerimden. Bir gün de düzgün bir plan yapıp buluşsaydık ölür müydük?

22 | Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin