22 Temmuz 2022 / 14.56
Mihra Akadalı
Hayatım çok hızlı ilerliyordu ya da bana öyle geliyordu. Asilhan'ı tanıdığım ilk gün zihnimden hiç çıkmazken tanıştığımız an eklenmişti yanına. Artık uzaktan izlediğim anılar çoğalıyordu. Öyle ki şu an bile yine bana doğru yürüyüşünü izliyordum. Bu kez yanımdan geçip gitmeyecekti.
Oturduğum banktan kalkarken sıcaktan bacaklarımın bankta kaldığını hissetmiştim. Asilhan'ın yaklaşan her bir adımında büyük bir heyecana kapıldım. Heybetli bedeni önümde durduğunda geniş omuzlarından yüzüne çakardım gözlerimi. Arkasında bıraktığı güneş suratıma kıyıdan köşeden çarparken gözlerimi kıstım.
"Sonunda," dedim yine söylenerek.
"Sen erken geliyorsan bu benim suçum mu?" Erken gelmemiştim, tam dediğimiz saatte gelmiştim.
"Sus Asilhan."
"Sen kumaş sevmiyorsun galiba," ayakta durmayı bırakırken kalktığım banka oturdu. Yanına geçtim fakat bacaklarım yanıyordu. "Hep mini hep mini."
"Sen mağaranda güneş almıyorsun değil mi?" Dudakları kıvrılır gibi olduğunda bunu engelledi. "Sürekli kıyafetlerimi mi konuşacaksın, bebişim?" Kaşları çatıldı bu kez. Bebiş olmayı sevmiyordu sanırım.
"Bebiş ne kızım?" Meme isterken öyle demiyordu. Aklımdan geçenleri pervasızca kurmadığımı için bazen kendime sinir oluyordum.
"Sensin," dedim omuz silkerek. Bedenimi banka yaslarken kolunu bankın arkasına artı. Sağ omzum onun koluna yaslanmıştı.
"Ağlamam gereken yerdeyiz o zaman," fırsatçı.
"Değiliz, emzik bulamam şu an sana."
"Ben emzik kullanmam zaten," dalgalı saçlarıma dokunduğunu hissediyordum, bozuntuya vermedim. "Meme istiyorum." Oldukça ciddiydi. Dışarıdan bizi duyan biri bu sohbete ağız açabilecekken o epey rahattı.
"Topluma açık alandayız," umarım elmacıklarımdaki allık gerçek kızarıklığımı gizliyordur.
"Biliyorum," saçlarıma dokunmakla kalmadı. Saç tutamlarımı usulca önüme doğru getirdi. Bunu yaparken omzuma dokunmuş, saçlarımı düzeltme bahanesiyle göğsüm üzerinde varla yok arası gezinmişti parmakları.
"O yüzden de ağlamıyorsun." Başıyla onayladı beni. Saçlarımdan aldığı bakışları yüzümü buldu.
"Ee ne yapalım?" Hiçbir fikrim yoktu. Onunla saatlerce oturabilirdim, boş boş.
"Bilmem," konsere neredeyse iki saat vardı. "Aklında bir şey var mı?"
"Var," onun masumiyetine inanmak istediğim bir anın içindeydim çünkü tonlaması hiç masum değildi. Bal gözleri güneş almasına rağmen daha koyu göründü. Tenhada affım olmayacaktı sanırım.
"Ne var?" Onun gibi yaptım. Bakışlarıma ve sesime imalar doldurdum. Başımı hafif yana doğru yatırırken dudaklarımı ıslattım hafifçe. Gözlerime özenle dokunan gözleri bu kez aynı özeni dudaklarıma gösterdi. Fazla uzun sürmeyen ilgisi yutkunuşuyla son buldu. Başını geriye atarken derin bir nefes aldı. Ademelması belirgin ve titrekti.
"Güzel şeyler," gözlerini araladı ve sırıtarak ayağa kalktı. "Gel hadi gidiyoruz." Aptala çevirmişti beni. Aptal bir heyecan, aptal bir mutluluk, aptal bir kontrolsüzlük...
"Konseri kaçırmayız değil mi?" Üstten bakışları gülüşüyle beraber gözlerini kıstırdı.
"Kaçırmayız," Büyük olması yetmezmiş gibi birde hızlı adımlar atıyordu. Benim minik ama hızlı adımlarım da ona yetişmekte zorlanıyordu haliyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
22 | Yarı Texting
Teen Fiction🧠: Diyorum ki Asilhan 🧠: Parmaklarım yoruldu 🧠: *fotoğraf Asilhan: Hay sikeyim Asilhan: Islaksın Asilhan: Bana niye atıyorsun 🧠: Islaklığımı sana bulaştırmak istiyorum 🧠: Kaslı parmakların beni dağıtırken 🧠: Bal gözlerini izlemem gerek �...