BÖLÜM 2 | VAZGEÇİLEBİLİR
hakim "gereği düşünüldü" deyip tokmağını vurduğu anda salonda tüm sesler kesilmişti. sırasıyla kararını açıkladığında lisa'nın derin bir nefes verdiğini duydum. o salonda, o anda duyduğum tek şey buydu. bu kadar mı bıkmıştı benden? kurtulmak bu kadar mı rahatlatıcıydı?
aklımdan geçenler ifademe yansıdığında kaşlarımı çatmış ve dudaklarımı ısırmaya başlamıştım. bu benim ağlamamak için kendimi sıktığımı belli eden ifademdi. dünya üzerinde bunu bilen belki de tek kişi, lisa'ydı.
öfkeyle masanın ardında duran yumruklarımı sıktığımda cesaret edip lisa'ya doğru baktım. bana bakmıyor olmasına ağlamak üzere olduğumu görmediği için sevindim mi yoksa üzüldüm mü bilmiyorum. göğsümün üzerinde bir ağırlık hissediyorum ve o, az önce 4 yılını sevgili, 2 yılını ise eş olarak geçirdiğimiz ilişkimizin bitişi umrunda değilmişcesine avukatıyla konuşurken elimden gelen tek şey elbisemin uçlarını sıkıca tutmak.
bir mahkeme salonunda olmasaydık ve gururum aşkımdan önce gelmeseydi önümdeki masanın üzerinden fırlayıp yakasına yapışır ve bana yaşattığı bu hayal kırıklığının hesabını sorardım. yapamadım.
henüz bu salona gelmeden önce, yani boşanma kararı almadan önceki tartışmalarımızı hatırladıkça doğru olanı yaptığımızı düşünüyorum. biz artık, birbirini sevmeyen ve birbirlerine tahammülü olmayan insanlardık.
bu çelişkili düşünceler zihnimden geçerken avukatımın içimden geçenleri anlamışcasına elini elimin üzerine koyması, ana tekrar dönmemi sağlamıştı. ona doğru döndüm ve gülümsedim.
"iyi misin, jennie?" diye sordu şefkatle.
başımı salladım. hızlıca göz altlarımı silip başımı kaldırdım ve dik bir şekilde duruşumu düzelttim.
ağlayacak bir şey yoktu. olmamalıydı. lisa istediğini elde etmişti ve ben o gitmek istediği için ağlayamazdım. beni bıraktığı için o ağlamalıydı.
"iyiyim, rosie."
"hadi, çıkalım o zaman canım."
rosie, benim en yakın arkadaşım. üniversite zamanlarımızda hukuk okumak için can atan en yakın arkadaşımın bir gün boşanma avukatım olacağı aklıma gelmezdi. aksine, ilişkimizin kusursuzluğuna ve güzelliğine atıfta bulunmak için her seferinde, olur da boşanmaya karar verirsek ücretsiz avukatımız olacağını söylerdi. o eski zamanlarda sanırım gerçekten kusursuzduk. ve hiçbirimiz böyle bir şeyin yaşanacağına ihtimal vermiyorduk.
lisa'nın gözlerinde göremediğim üzüntüyü onun gözlerinde görüyorum.
salondan ayrıldığımızda kapıda bizi jisoo karşılamıştı. jisoo, lisa'nın en yakın arkadaşı. unnie'si, annesi ve birçok şeyiydi onu ilk tanıdığımda.
belki de en olgun o olduğu için, en çocukça olana bu kadar yakın. lisa'yla yıllardır süre gelen çatışmaları bana her zaman abla-kardeş ilişkisini hatırlatırdı. onun için her zaman en doğru ve en risksiz olanı istedi, yeri geldiğinde dikte etti, inatlaştı ama her zaman haklı çıktı.
ayrılmamıza üzülen bir çift diğer göz de onun gözleri. eminim lisa'ya bu kararı için çok kızgın. ama boşanmak için mahkemeye başvuranın ben olduğumu öğrendiğinde önce şaşırdı, daha sonra bana sıkıca sarıldı. konuşmadan anlaşılmak jisoo'yla mümkün olan bir şey.
karşı karşıya geldiğimizde yine o sarılmalardan birini gerçekleştirmek üzereyken lisa ve avukatının bize doğru geldiğini gördük. rosé cübbesini düzeltirken, lisa'nın avukatıyla bir rekabet içinde girdiğini fark etmemek için sanırım kör olmam gerekiyordu. anlaşmalı boşanma sebebiyle, lisa'nın gerek olmamasına rağmen hiç tanımadığı bir avukat tutmuş olması onu üzmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
23 | jenlisa
Fanfictionhakim "gereği düşünüldü" deyip tokmağını vurduğu anda salonda tüm sesler kesilmişti. sırasıyla kararını açıkladığında lisa'nın derin bir nefes verdiğini duydum. o salonda, o anda duyduğum tek şey buydu. bu kadar mı bıkmıştı benden? kurtulmak bu kad...