BÖLÜM 32 | ASWIUM
GÜNÜMÜZ - Rosé'den
Az önceki ben miydim? Az önce öylesine bağıran, içini döken, paramparça görünmekten çekinmeyen ben miydim?
Her şeyi söyledim mi gerçekten? Sınırıma ulaştım mı çoktan? Jisoo'ya kırık kalbimin hesabını sordum mu ben?
Gözyaşlarıma eşlik etmek istercesine yağmur yağıyor. Kabanımın önünü bile kapatmadan, hızlı adımlarla arabama yürüyorum. Varmak istediğim yer neresi? Şimdi... Nereye gitmek istiyorum ben?
Ah içim öylesine karışık ki. Ne kadar dökülsem de rahatlamış hissetmiyorum, garip değil mi? Geçmedi. Geçmiş gibi hissetirmiyor yaptığım. Aksine daha çok kanamasına sebep oldu yaramın.
Arabama biner binmez gazladım, burada bir dakika daha durmak istemiyordum. Sürdüm, nereye gittiğimi bilmeden, arkamdan geleni beklemeden ve arkamdan gelen olmadan-
Ana yola çıktığımda bolca korna sesi duydum. Sanırım çok hızlı gidiyordum, kontrolsüzdüm, birilerinin hayatını riske atıyordum. Hızlıca sağa çektim.
Yitikliğimle bir kez daha yüzleştim o an. Deliler gibi ağlıyor, direksiyona vuruyordum ellerimi. Canım yanıyordu,, canım yanıyor.
"Peki." kelimesine sığdırılan tüm duygularım, verdiğim tüm sevgi, yıllarım, beklentilerim göğüs kafesimi delip kalbimi sıkıyor. Bu muydu? "Bu kadar mıydı?" diye soruyorum bağırarak.
"Benim kıymetim bu kadar mıydı?"
Muhatabım yok, yanımda kimse yok, sesimi duyuracağım hiç kimse yok. Hızla akan trafiğin ortasındayım. Yağmur damlaları arabamın camına vuruyor. İçimin yangını sönmüyor.
Bağırsam da, ağlasam da, ellerimi acıtsam da... Göğsümdeki acıdan başka acı hissetmiyorum.
...
GÜNÜMÜZ - Jennie'den
Hepimiz sessizce oturmuş, restoranın kapısına bakıyorduk. Kat boşaltılmıştı ve sadece biz üçümüz vardık. Diğer herkes mutfak kapısından bizleri izliyordu.
Gözlerimi dikerek onlara baktığımda hepsi içeri geçerek kapıyı kapattı. Derin bir nefes alarak yerimden kalktım ve Lisa'nın yanına oturdum. Böylece Jisoo ile karşılıklı oturmuş olmuştum.
Bir süre bir şey demeden sadece onu izledim. O da sırtını oturduğu sandalyeye yaslamış sessizce ağlıyordu. Bir tepki veya hıçkırık yoktu. Sadece gözyaşı.
Olan bitenden sonra sert bir ses tonuyla sormak doğru olmayacaktı, bu yüzden sesimin anlayışlı çıkmasına özen göstererek,
"Neler oluyor Jisoo?" diye sordum. Bakışlarımı onun üzerinde gezdirirken sabırla bir cevap bekledim ama yoktu.
Ağlamaya devam ederek sessiz durdu ve bir şey demedi. Hareket bile etmeden Rosé'nin çıktığı kapıya bakmaya devam etti.
Bakışlarımı Lisa'ya çevirdim. Belki ikilinin bu hâle gelmesinde bir bilgisi vardır diye düşünüyordum ama o iki elini havaya kaldırıp "Masumum." der gibi yaptı.
"Bana hiç bakma bir fikrim bile yok." dediğinde tekrar Jisoo'ya baktım.
Biliyordum aslında, konuşmayacaktı. Vakti geldiğinde, canı isterse, doğru olduğunu düşünürse bu gecenin neden böyle olduğunu anlatırdı bize. Ama ben cevabımı ondan çok daha önce Rosé'den alırdım zaten. İsteğim, artık içine atmamasıydı. Onu yargılamayacak, ona kızmayacak dostları olduğunu hissettirmek istiyordum. O bunu bilse de...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
23 | jenlisa
Fanfictionhakim "gereği düşünüldü" deyip tokmağını vurduğu anda salonda tüm sesler kesilmişti. sırasıyla kararını açıkladığında lisa'nın derin bir nefes verdiğini duydum. o salonda, o anda duyduğum tek şey buydu. bu kadar mı bıkmıştı benden? kurtulmak bu kad...