30 | özledim

1.5K 118 523
                                    

BÖLÜM 30 | ÖZLEDİM

GÜNÜMÜZ - Jennie'den

"Lisa-" dedim, bir an durdum. Nedense sesini duymak başka hissettirmişti bana. "Gelmiyor musunuz?" dedim ardından.

Bir süre sessiz kaldı, arkadan Dyan'in sesini duydum. Eğleniyordu anlaşılan, kahkahası bana ulaşıyordu.

"Jen, bugün çalışmam gerekiyor benim." dedi. "Jae gelecek birazdan, erteleyemedim. Kusura bakma lütfen."

...

O an, ne diyeceğimi bilemedim. Beynimde şimşekler çakıyordu sanki, vücudum kontrol edemediğim tepkiler veriyordu; kaşlarım çatılmıştı, elimdeki defteri sıkıyordum.

Bir cevap vermeden kapattım telefonu. Bir gariplik olduğunu fark eden Jisoo,

"Ne oldu?" diye sordu. Sesini duyuyordum ama bir cevap verecek kadar onda değildi dikkatim. Kitlenmiştim bir noktaya, "Jae gelecek. Kusura bakma lütfen." cümlesini düşünüyordum.

Jisoo bir kez daha, "Ne oldu?" dedi. Karşı masada oturan Rosé'nin de bizi izlediğini, kaşlarını çatarak sorgulu bir ifadeyle beni süzdüğünü fark ettim.

Toparlanıp, "B-Bir şey olmadı." dedim Jisoo'ya. "İşi varmış, geç kalacaklarmış."

GÜNÜMÜZ - Lisa'dan

"Alo? Alo, Jen?"

"Ne oldu anne?"

Telefon aniden kapanmıştı. Buna anlam veremeyip, telefonu kulağımdan uzaklaştırdım. Dyan'in sorusuna cevap vermeden önce onu kucağıma aldım,

"Telefon kapandı, canım." dedim.

Düşünür bir ifade takınıp dudaklarını büzdü. Cevapsız bıraktı beni, annesinin kızı.

"Hadi bakalım. Jae gelmeden tablolarımızı tamamlayalım."

Beni onaylayınca kucağımdan indirdim, poposuna hafifçe vurdum. Kıkırdadığını duyduğuma göre her şey yolunda demekti. Birlikte tablolara devam etmek için terasa çıktık. O önden pıldır pıldır koşarak gidiyordu. Ben de yavaş adımlarla arkadan onu takip ediyordum. Odaya girdi ve onun için yaptığım küçük sandalyeye ve boyuna uygun tablonun karşısına oturdu. Ben de onun yanındaki yarım tablonun önünde oturdum.

O kendi fırçasını alıp boymaya devam ederken ben de fırçayı aldım ve yan gözle ona baktım.

"Ee, Elenadan hiç bahsetmiyorsun." dedim gülerek. Sonra tabloma döndüm. Sisifos'un bir tasvirini yapıyordum. Bu aralar oldukça ilgimi çeken bir adamdı kendisi.

Yunan mitolojisine göre yer altı kralı bu adam, zamanında Zeus tarafından, devasa bir kayayı bir dağın tepesine sonsuza kadar taşımakla cezalandırılmıştı.

Ama bu olaya sadece böyle bakarsanız bir anlam çıkarmanız zor olurdu. Binlerce görüş olsa da benimki, Sisifos'un verilen bu cezaya karşılık olarak,, her tepeye vardığında devrilen ve başa döndüğü kayayı tekrar tekrar yukarı taşımaya devam etmesi, boyun eğmediğini gösteriyordu. Eğer o kaya devrildiğinde pes edip, hiçbir şey yapmadan sonsuz bir arafın içinde kalmayı seçseydi, işte o zaman bunu bir "ceza" hâline getirmiş olurdu.

Ama o inatla, baş kaldırarak, boyun eğmeden o taşı en tepe ulaştırmaya çalıştı. Bu anlam, bana depresyonla olan mücadelemi hatırlattığı için seviyordum sanırım. Ben de pes etmeyecektim,, sonsuza kadar sürse de çabalayacaktım o kayayı tepeye ulaştırmak için.

23 | jenlisaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin