41 | boşluk

1.4K 114 269
                                    

BÖLÜM 41 | BOŞLUK

GÜNÜMÜZ- Jisoo'dan

"Roseanne, sevgilim, daha hazır olmadın mı?" diye bağırdım üst kata doğru. Annem bizi kahvaltıya davet etmişti ve şimdi Roseanne'i ekliyordum. Saatlerdir hazırlığını bitirmemişti.

Benim bağırmamdan kısa bir süre sonra, "Tamam, geliyorum beni acele ettirme!" diye bağırdı. Onun yüksek sesine gözlerimi genişlettim ve dudaklarımı birbirine bastırarak beklemeye başladım.

Neden bu kadar heyecanlıydı ve özen gösteriyordu anlamıyorum. Tamam, evet, sevgilisinin annesiyle görüşüyor ama annem onu uzun süredir tanıyor ve çok da seviyordu. Bu heyecan bence biraz gereksizdi.

Fakat, Roseanne'in ailesiyle kahvaltıya gidecek olan kişi ben olsaydım muhtemelen daha heyecanlı olurdum. Ama benim bir sebebim var tamam mı?

Hâlâ gelmediğinde tekrar ona, "Ya yukarıda ne yapıyor olabilirsin? Daha hazırlanmadın mı?" diye seslendim.

Merdivenlerde adım sesleri duyduğumda kafamı kaldırdım. Üzerinde siyah sade takımlarından biri vardı. Ama bu sefer kazak giymek yerine altına uzun kollu bir crop giymişti ve karnının bir kısmı açıkta kalıyordu.

Gözlerimi onun üzerinde gezdirdim. Ne kadar sade veya ne kadar şık olursa olsun, benim için her zaman en güzeli oydu. Gerçi o her şekilde en güzeliydi. Aşk, böyle mi hissettiriyor? Kalbini acıtacak kadar yoğun ama mükemmel bir duygu. Her baktığımda daha fazla ölecek şekilde.

Daha önce hiç böyle hissetmedim.

"Hazırım."

Dudaklarında bir gülümseme yanıma geldi. Önümde durduğunda ona büyük bir gülümseme sundum.

Gözlerini yüzümde gezdirirken göz göze geldik. Merak dolu bakışları üzerimdeydi.

"Çok güzel olmuşsun."

Bunu duyduğu anda dudaklarındaki gülümsemeye memnuniyet de eklendi. Şimdi memnun olmuştu işte. Ben gözlerimi onda gezdirirken o yanıma geldi ve koluma girdi.

Beni bu kadar büyüleyen şey ne giydiği kıyafetlerdi, ne de dünyalar kadar güzel olan yüzü. Ben onun gözlerine ve gülümsemesine aşıktım. Bunu şimdi daha net anlıyordum.

Elini elime kenetleyerek, "O hâlde gidebiliriz, hazırım." dedi büyük gülümsemeyle.

Gülerek kafamı iki yana salladım ve onun elinden tutarak kapıya doğru ilerledim. Kapıyı açıp, evin ve arabanın anahtarını alıp evden çıktım. Yaza doğru gidiyorduk ama havalar hâlâ oldukça soğuktu. O yüzden arabaya kadar onun elinin üşümemesi için cebime soktum.

Arabaya yaklaştığımızda arabanın kilitini açıp, binmesi için yan koltuğun da kapısını açtım. Bana gülümsedi ve oturdu. Arabanın kapısını kapatırken ben de gülümsedim ve ön taraftan geçerek sürücü koltuğuna oturdum.

Ben arabayı çalıştırdığımda o da klimayı çalıştırdı. Ardından da müzik listeme tıkladı.

Ara sıra göz ucu ona bakarken, gözlerimi de yoldan çekmemeye çalışıyordum. "Bir şeyler alalım mı yanına giderken?" diye sordu o da müzik listemde gezinirken.

"Yok canım, ne gerek var." dedim direksiyonu çevirip.

Durup bana baktı. "Ne demek ne gerek var? Eli boş gidemeyiz Jisoo." dedi. İsmime özel vurgu yaptığında güldüm.

"Bebeğim, annemle ilk kez tanışmıyor veya görüşmüyorsun. Seni gayet iyi tanıyor ve çok seviyor. Ne gerek var bunlara?" dedim.

Gözlerini devirip, tekrar müzik listeme bakmaya devam ederken, "Ne fark eder? O hâlâ senin annen." diye cevapladı beni.

23 | jenlisaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin