BÖLÜM 57 | DEĞİŞİM
GÜNÜMÜZ - Lisa'dan
Gözüme vuran kış güneşi, bu evi konumuna bakmadan almış olduğumuz gerçeğini yüzüme çarpar gibi gözüme doldu. Evet, gözlerimi güne böyle açtım. Böyle öfkeyle, rahatsızlık hissiyle ve sıkıntıyla.
Ama sol tarafıma döndüğümde gördüğüm manzara anında öfkemi de sıkıntımı da ortadan kaldırdı. Güzel kızım bir bacağını karnına doğru çekmiş, bir elini de yanağının altına sıkıştırmış bir pozisyonda uyuyordu. Kedi gözleri çizgi hâline gelmiş, yanakları ve yüzü uykudan şişmişti.
Öyle güzeldi ki. Bu hâli ona çok benziyordu.
Ellerimi usulca saçlarına daldırıp yüzüne düşenleri geriye doğru taradım. Komodinin üstündeki saate bakıp, kalkma vaktimizin geldiğini görünce şiş yanaklarına küçük öpücükler kondurdum. Ellerim onun küçük bedenini kucaklarken, "Bebeğiimm~" diye seslenip onu uyandırmaya çalışıyordum.
"Hmm~" diye küçük homurtular çıkarıyordu minik canavar. "Hadi bebeğim, kalkma vakti." diyordum ben de. Ama bu böyle olmayacaktı, o kadar inatçıydı ve uykuyu o kadar seviyordu ki onu tatlı bir şekilde uyandırmak mümkün değildi. Sonunda dayanamayıp onu kucağıma alarak gıdıklamaya başladım.
Gözlerini açar açmaz, "Yaa~ annee~!" diye çığlığı bastı. Kahkaha atıyordum bu hâline. Kızınca çok korkunç göründüğünü düşünüyordu ama hayır. Tatlılığına tatlılık katıyordu sadece. Beni bu dünyada öfkesiyle korkutan tek kadın olmuştu. O senin annendi kızım ama sen onun küçük versiyonu olsan bile ben, idmanlıydım.
Nihayet oynamayı bitirdiğimizde küçük hanım ayaklanıp lavobaya gitmeye başlamıştı. Uzaklaşmadan hemen önce poposuna hafifçe vurup, bir kez daha kızdırmıştım onu. Ne yapayım, seviyordum...
Sonra ben de diğer banyoya girip işlerimi hallettim. Kapıda karşılaştığımızda asık bir suratla kollarını havaya kaldırdı. Beni kucağına al demek istiyordu, dediğini yapıp hemen aldım.
"Günaydın prensesim." dedim merdivenlerden inerken. Ama o cevap vermeyip omzumdaki başını daha çok bastırdı boynuma.
Mutfağa girmek üzereyken, "Neler oluyor?" diye sordum. "Hıh." diye bir ses çıkardı. Bu, benim de kaşlarımı çatmama neden olmuştu. Onu kucağımdan indirip tezgaha oturttum ve karşısına geçtim. Hâlâ yüzüme bakmıyor, öfkeyle çatık duran kaşlarını da düzeltmiyordu.
Baş parmağımı iki kaşının ortasına koyarak, "Çatma kaşlarını. Başın ağrır." dedim. Bunu derken gülümsemiştim ama kızımı gülümsetmeye yetmemişti. "Hey, anlat bakalım. Neler oluyor?" diye sordum. "Neye kızgınsın sabah sabah?"
Sonunda pes edip, annesi gibi önüne bağladığı kollarını oflayarak açtı ve yüzüme baktı. "Anne!" dedi sinirli bir tonda. "Hm?" diye karşılık verdim.
Sanki ayıp bir şey söyleyecekmiş gibi gözlerini gözlerimden kaçırdı, tekrar bağladı kollarını önünde. O kollarını tutup hafifçe okşadım. "Söyle bebeğim." dedim.
Derin bir nefes alıp, sesini incelterek, "Bugün yine restorana gidecek miyim?" diye sordu. Anlam veremedim, "Yani-" dedim. "Annen seni görmek isteyecektir, muhtemelen gideriz. Neden ki?"
Bir derin nefes daha aldı. Sonra gözlerimin içine yavru kedi bakışlarıyla bakıp, "Ben gitmek istemiyorum ama." dedi.
Bir dakika, bir dakika. Ne demek gitmek istemiyorum? Kızım, ondan uzaklaşmıyordu, öyle değil mi? Buna asla izin vermezdim.
"O ne demek?" dedim hemen ama kızmamıştım. Anlamaya çalıştığımı belli eden başka bir cümle geldi aklıma, "Yani, annenle bir problem mi yaşıyorsunuz?" diye sordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
23 | jenlisa
Fanfictionhakim "gereği düşünüldü" deyip tokmağını vurduğu anda salonda tüm sesler kesilmişti. sırasıyla kararını açıkladığında lisa'nın derin bir nefes verdiğini duydum. o salonda, o anda duyduğum tek şey buydu. bu kadar mı bıkmıştı benden? kurtulmak bu kad...