48 | dün, bugün, yarın

972 89 207
                                    

BÖLÜM 48 | DÜN, BUGÜN, YARIN

Bu düşünceler gözlerimi doldurmuştu. Herhalde ağlamak için buradan daha konforlu bir yer olamazdı, değil mi? Biri gelip, size "Neden ağlıyorsun?" diye bir soru sormazdı çünkü siz, mezarlıktasınız.

Buna sığınarak, içimden gelen şekilde hıçkıra hıçkıra ağladım.

Ama tanıdık bir ses duymamla, az önceki soruya bir cevap vermem gerektiğini fark etmem- Beni şok etmişti.

"Neden ağlıyorsun?"

...

"Neden ağlıyorsun?"

Soruyu duyar duymaz, başımı sesin geldiği yere zıt çevirerek gözyaşlarımı hızlıca silip doğruldum.

Kendimi suç üstü yakalanmış gibi hissediyordum, görmemesi gereken birine gösteriyordum sanki bu gözyaşlarını. Lisa, elleri kabanının cebinde, gözleri babasının mezar taşında,, bakışları yüzüme değmeden sormuştu bu soruyu.

"B-Ben-" diyerek kekeledim. Cümleleri toparlayamıyordum ya da ne diyeceğimi bilemediğimden böyle oluyordu. Ve Lisa hâlâ bana bakmıyordu.

"Ben, Athin'e veda etmek istedim." dedim tek solukta. Sonra boğazıma dolan hıçkırığı geri gönderdim. Sertçe yutkundum.

Lisa, sanki evrendeki hiçbir şey ona değmiyormuşcasına, yüzüne dokunan rüzgarı hissetmiyormuşcasına ve sanki burada değilmiş gibi, yavaşça yüzünü bana doğru çevirdi. Gözlerime baktığı ilk andı bu. İki gündür, gözlerinin gözlerime değdiği ilk an.

Tek kaşını hafifçe havaya kaldırıp, başını usulca salladı. Hiçbir şey demedi.

Ben de demedim. Sanırım dakikalarca hiçbir şey konuşmadan, sessizce durduk. O yine bakışlarını benim üzerimden almış, annesinin ismini taşıyan mezar taşına dikmişti.

"Ben, cenazeye gelmek istemiştim." dedim fısıldayarak. Bunu neden söylediğimi bile bilmiyordum. Ama bilmesini istiyordum.

"Athin'in cenazesine... Gelmek istemiştim."

O gözyaşları yeniden doluyorlardı gözlerime. Neden bilmiyorum, boğazıma bir yumru oturuyordu. Hıçkırır gibi bir ses çıkardım, bununla mücadele etmek zordu. Yeniden damlayan gözyaşlarımı silip, cümleme devam ettim.

"Ama gelemedim. Ve bu yüzden... Ona şimdi veda etmek istedim."

Bu açıklamayı Lisa'dan çok kendime yapıyor gibiydim. Kendimi bir şeye ikna etmeye çalışıyor gibi, anlıyor musunuz?

Belki de hep planlı, programlı biri olduğumdan ve gece vakti mezarlıkta olmamı garip karşıladığımdan yapıyordum bunu. Motivasyonum sadece gece vakti burada olmanın saçmalığıydı belki. Ben,, bunu yapmazdım. Ben şu anda kızımın yanında olmalı, onunla en güzel uykularımı uyuyor olmalıydım.

Az önce ona değmediğini anlattığım rüzgar, benim tüm bedenime dokunuyor, kat kat giyinmiş olmama rağmen içime işliyordu. Boynuma doladığım atkıyı yüzümün yarısını örtecek şekilde düzelttim. Üşüyünce insanların çıkardığı o garip sesleri de çıkarıyordum. Onun yaptığı gibi, ben de ellerimi kabanımın cebine soktum.

O, hiçbir şey söylemedi. Bakmadı da. Hâlâ, hiçbir şey olmuyormuş gibi öylece durmaya devam ediyordu.

Ve ben bu andan rahatsızlık duyuyordum. Yanlış- Yanlış yerde gibi hissediyordum. Derin bir nefes alıp, onun konuşmayacağını anladığımda,

"İyi geceler, Lisa." dedim. Ve bir cevap beklemeden yanından ayrıldım.

GÜNÜMÜZ - Jisoo'dan

23 | jenlisaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin