BÖLÜM 55 | KAÇMAK
DÜN AKŞAM - Jisoo'dan
Ae-Ri ile birlikte restorandan, Roseanne'in yanından ayrılıp, eve gitmek için yola koyulmuştuk. Elimi tutan Ae-Ri neşeyle ileri geri sallayıp, etrafa bakınıyordu. Onun bu tatlı ve neşeli hali benif de gülümsetirken, "Mutlu gibisin." dedim.
Ben arabanın arka kapısını açarken onaylar şekilde kafasını sallamıştı. Onu arka koltuğa oturtup, kemerini bağladıktan sonra arabanın ön tarafından dolanarak sürücü koltuğuna oturdum. Arabayı çalıştırıp, klimayı açarken dikiz aynasından ona bakıyordum.
Yolculuğa devam ederken sonunda, "Neden biraz daha kalmadık?" diye sordu öne doğru eğilerek.
Derin bir nefes alarak, "Ben de Roseanne ile daha fazla vakit geçirmek isterdim ama hem anneannen evde yalnız, hem de Ji-woon akşam ziyarete gelecek." dedim.
Oflayıp, geriye yaslanırken, "Anladım." dedi somurtur bir surat ifadesiyle.
Dikiz aynasından ona eğlenceli bir şekilde bakarken, "Hey, Ji-woon'u sevdiğini sanıyordum." diye mırıldandım.
Kafasını sallayıp, pencereden dışarı bakarken, "Seviyorum ama Roseanne'i daha çok seviyorum. Hem sen de onu daha çok seviyorsun." dedi.
Gülerek bakışlarımı dikiz aynasından çekip, "Benim duygularıma göre bir şeylere karar vermek iyi bir şey değil, tatlım. İnan bana, tecrübeli birisi olarak söylüyorum." dedim ona.
Kaşlarını çattı. Ne demek istediğimi anlamadı ama daha fazla sormadı. Demek istediğim, benim duygularımın hiç kimseye yardımcı olmadığıydı. Bana da olmadıkları gibi. İçimde sevme olayını iyi becersem de, bunu dışarıya yansıtmam gerektiğinde acılar çekiyordum. Küçük bir kız çocuğu bile benden daha iyiydi bu konuda. Rosé'nin ona hep gülümsüyor olmasını göz önünde bulundurursak, hiç de yanılmıyorum.
Ve Ae-Ri'nin Roseanne'i sevmesi iyiydi diye düşünüyorum. Belki de böylelikle kendini insanlara açabilirdi. Bu minik, zeki ve güçlü birisi. Birazcık destekle, her şeyin üzerinden geleceğine fazlasıyla inanıyorum.
Arabayı evin önünde park ettiğimde bir araba daha fark ettim. Bu Ji-woon'un arabasıydı ve bizden önce gelmişti. Arabanın arka kapısını açıp, Ae-Ri'yi indirirken kolumdaki saate baktım. Anlaştığımız saatten erken gelmişti. Habersiz bir şekilde gelmesiyse daha garip olanıydı.
Kapıyı açıp, eve girdiğimizde, "Anne, biz geldik." diye bağırdım içeri doğru. Önce kendimin, sonra da Ae-Ri'nin ceketini çıkarıp, askılığa astım.
Ae-Ri hemen üst kata doğru ilerlemeye başladığında, "Nereye?" diye sordum.
Adımlarını durdurup, "Odama gitmek istiyorum, yoruldum." dedi dudaklarını büzerek.
Birkaç saniye ona baktıktan sonra, "Peki tamam, kıyafetlerini değiştir ama." dedim.
Kafasını sallayıp, küçük bir gülümseme sunduktan sonra üst kata gitmeye başladı. Derin bir nefes alarak ben de salona ilerledim. İçeri vardığımda annem ve Ji-woon'u sohbet ederken gördüm.
Onlara doğru ilerlerken, "Neden geleceğini haber vermedin? En azından seni karşılamak için evde olurdum." dedim.
Beni gördüğünde geniş bir gülümsemeyle ayağa kalkıp, "Bütün gün evde olacaksınız sanıyordum. Habersiz bir yerlere giden sensin." dedi bana sarılarak.
Habersiz mi? Ona haber vermek zorunda olduğumu bilmiyordum. Konuştuğumuz saatten önce gelen oydu. Ama bunları yine de ona söylemedim. Sadece, annemin kalkıp kapıyı açmak zorunda olması kötü olmuş.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
23 | jenlisa
Fanfichakim "gereği düşünüldü" deyip tokmağını vurduğu anda salonda tüm sesler kesilmişti. sırasıyla kararını açıkladığında lisa'nın derin bir nefes verdiğini duydum. o salonda, o anda duyduğum tek şey buydu. bu kadar mı bıkmıştı benden? kurtulmak bu kad...