65 | dost

2.6K 106 348
                                    

BÖLÜM 65 | DOST

GÜNÜMÜZ - Lisa'dan

Chae ve ben uzun bir süre daha burada oturup, her şey hakkında genel olarak konuştuk. Aslında onun yavaş yavaş şakalar yapmasından da anladığım gibi eskiye dönüyordu ama bu bir kaplumbağa kadar yavaştı. Onun kendisiyle bir savaş verdiğini, Luna'ya karşı mahcup ve üzgün hissettiğini buradan bile anlayabiliyorum, fakat bütün bu düşüncelerin gitmesine izin vermezse mutlu olamayacaktı.

Dürüst olmak gerekirse Luna ve onun ilişkisini seviyordum ama Jisoo ile olmasını daha çok isterdim. Birlikte çok mutlu ve güzel gibi durabilirler ama Jisoo ile yan yana geldiğinde aklımda tek bir düşünce dolanıyor. Bu ikisi birbiri için yaratılmış. Çok eskiden de Ruby ve kendim için yaptığım bir benzetme burada aklıma geliyor. Bazı şeyler, bazı şeylere aittir. Ruby ve benim, Jisoo ve Rosé'nin yaptığı gibi.

Bazı şeylerden kaçamayız değil mi? Mesela gerçekler. Kendime Ruby'i unuttuğumu, yoluma devam ettiğimi her seferinde söyleyebilirim ama günün sonunda tek istediğim o. Onun zıttı kadınlarda bile onu arıyordum.

Rosé de bunu benim kadar iyi biliyor. Gerçekler kadar aşkın da kaçınılmaz olduğunu. Şimdilik kendine yalan söylemeyi, alan vermeyi seçiyor. Tamam, ona saygı duyuyorum ve bu alanı ona veriyorum. Nede olsa günün sonunda onun ve Jisoo'nun birlikte olacağına inancım neredeyse tam artık.

Ne kadar kötü şeyler yaşanırsa yaşansın, ne kadar üzülürsek üzülelim birini çok sevince gitmesine izin vermek zor oluyor.

Şimdiyse yanımda oturmuş, sarhoş bir şekilde elindeki bardağa bakıyordu. Kendini kaybedecek kadar sarhoş değildi ama kendinde olduğunu da söyleyemem, değildi çünkü.

Onun bardaktaki şarabı yavaş yavaş sallamasını izlerken, "Tamam, bu kadar sarhoşluk yeter artık gitme vakti." dedim ve cebimden telefonumu çıkardım.

Rosé de bakışlarını bana çevirmeden, "Jennie'yi mi arıyorsun?" diye sordu.

Aslında ilk başta aklıma o gelmişti. Fakat bu iki aptal aşığı buluşturmak isteği bir anda aklımda belirmişti. Dudaklarıma konmasına izin vermediğim gülümsememle, "Ruby çok meşgul, bizi alması için Jisoo'yu arayacağım." dedim.

Bunu dediğim anda bardağında olan bakışları anında bana çevrilmişti. Vücudunu doğrultup, ifadesini düzeltirken, "O meşguldür gelemez. Zeya ile bir şeyler içmekle meşguldür." diye mırıldandı.

Bunu duyduğum anda dudaklarımı birbirime bastırıp, telefonu kucağıma bıraktım. Ona doğru eğilirken sinir bozucu bir tavırla, "Ne o? Kıskanıyor musun?" diye sordum.

O sarhoş olabilirdi fakat ben kesinlikle değildim. Ama bunu onun bilmesine gerek yoktu. O yüzden sarhoşmuş gibi davranıyordum.

Yakınlığımla yüzünü buruşturan Rosé avcunu yüzüme yerleştirip, beni geriye doğru iterek, "Kıskanç olmam için bir sebep yok. Neden olayım ki?" diye karşılık verdi.

"Çıtır unniemi Zeya kapacak diye deliriyorsun işte. Ne inkar ediyorsun?" dedim hemen.

Ama Rosé de aynı hızla, "Çıtır mı?" diyerek büyükkk bir kahkaha attı.

Aslında evet. Jisoo artık çıtır sayılmazdı, değil mi? Chae için hiç öyle değildi ama o artık gerçekten...

Bir anda durgunlaştım, ellerimi önümde birleştirip parmaklarımla oynarken şu an fark ettiğim bir gerçeği Chae'ye söyledim, "O artık... yaşlanıyor. Di mi?"

Rosé'nin kahkahası ve neşesi benim bu durgunluğum ve sorumla bıçak gibi kesildi. Dikkatini bana vermişti ama yüzünde düşünceli bir hâl vardı. Konuşmaya devam ettim,

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 04 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

23 | jenlisaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin