BÖLÜM 46 | BAĞ
GÜNÜMÜZ - Jisoo'dan
Hayat, çok garip değil mi? Zaman akıp geçiyor ve siz kendinizi asla olmam değiniz yerde, olmam dediğiniz kişide buluyorsunuz. Ne olanları durdurabiliyorsunuz, ne de değiştirebiliyorsunuz. Kadere teslim olup, akışa bırakıyoruz bazen de kendimizi. Bazıları der ki, kader yoktur. Bazıları da der ki, kader bizim seçeneklerimizdir. Kim bilir... Ama ben kadere bu küçük güzel şey karşıma çıktığı andan itibaren daha çok inanmaya başlamıştım.
Siyah saçları, siyah yuvarlak gözleri, minik burnu... Her şeyiyle mükemmel bir varlıktı bu çocuk. Öyle bir anda karşıma çıkmıştı ki, en karanlık sokaklarımda büyük, parlak bir ay doğmuştu onunla. En kurak arazilerimde çeşit çeşit çiçekler açmıştı.
Hayatım boyunca çok insan sevdim. Lisa, Rosé, Jennie ve niceleri. Ama duyduğum en saf sevgi bu çocukta olmuştu. Ae-Ri çok zeki, çok özel bir çocuktu. Yaşanmışlıklar onu içine kapanık, utangaç yapsa bile, o özünde çok eğlenceli bir kızdı.
Şu an yatakta, yanımda uyuyor. Yaşadığımız onca şeyden sonra ben ona, o da bana çok düşkün. Birbirimize tutunarak ilerlemeye devam ediyoruz biz. Benimle aynı kitapları okuyor, benimle aynı şekilde giyiniyor, neredeyse benim gibi davranıyordu. Ben yalnız hayatımın içine onu, o ise küçücük kalbinin içine beni almıştı.
Bu bir sene ikimizi de çok fazla değiştirdi. Onunla ilk karşılaşmamızı hatırlıyorum da ne kadar da kayıtsız kalmıştım onu ilk gördüğümde. Oysa, onunla ilk kez göz göze geldiğimde bile biliyordum hayatımın değişeceğini.
FLASHBACK - Jisoo'dan
Odadan çıktığımda tuttuğum nefesimi dışarı verdim. Bu işler düşündüğümden daha yoğun ilerliyordu. Bazen hata mı ettim düşüncesi aklımdan geçmiyor değildi açıkçası. Ama buraya geldiğim için pişman değildim.
Hem de o olaydan sonra nasıl kalırdım ki? Bu gidiş herkes için iyi olandı.
Kalbime yine öküz otururken bakışlarımı elimdeki dosyaya indirdim. Hâlâ kapı önünde duruyorken arkamdan adım sesleri duymuştum. Yanımdan geçen avukat, "Görüşürüz savcım." demişti bana.
Tamam, bunu duyduğumda tüm düşünceler kafamdan uçup gidiyordu. İyi ki bu sınava girmiş, buraya gelmiştim! Yaşasın azim, yaşasın başarı diye düşünüyordum.
Bir elimi cebime salıp, adliye koridorunda ilerlerken dosyayı daha detaylı incelemeye başladım. O sırada ilerideki mahkeme salonlardan bir kadın, bir kız çocuğu ve avukat çıkmıştı.
Kız annesinin elini sıkı sıkı tutarken kadın ağlayarak avukatla bir şeyler konuşuyordu. Klasik adliye çıkışları. Bunları dizilerde bile görebilirsiniz. Her dava sonucu neredeyse bir ağlayan insan oluyordu. Sebep ne bilmiyorum. İlgilendiriyor mu beni? Kesinlikle hayır.
Tam kafamı çevirip gidecekken annesinin elini tutmuş, etrafı inceleyen kızla göz göze geldim. Bilmiyorum neden ama bir anlık yerimde donup kalmıştım. O da bakışlarını benden çekmiyor, annesinin elini tutmaya devam ederken benim gözlerime bakıyordu.
Siyah gözleri neden benim üzerimde bu kadar çok durdu bilmiyorum. Muhtemelen kafasında bir şeylere dalıp gitmiştir diye düşündüm. Bir çok insan bu durumu yaşıyordu. Çocuk olsa ne fark ederdi ki? Bu yüzden ilk göz temasını kesen ben oldum.
Kafamı tekrardan elimdeki dosyaya indirerek onların yanından öylece geçip gittim. Dönüp arkama bakmak isteği uyansa bile durmadan adliyeden çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
23 | jenlisa
Fanfichakim "gereği düşünüldü" deyip tokmağını vurduğu anda salonda tüm sesler kesilmişti. sırasıyla kararını açıkladığında lisa'nın derin bir nefes verdiğini duydum. o salonda, o anda duyduğum tek şey buydu. bu kadar mı bıkmıştı benden? kurtulmak bu kad...