Kibir bir afyon gibidir. Zehri damarlarda dolaştığında sevgiye karşı kör eder gönül gözünü.
3 Ocak 1990
"Melisa hadi kızım Hüseyin efendi kapıda ağaç oldu."
"Meyve de verdi mi anne?"
"Sen geç dalganı benimle Cemal Arkan da seninle geçer nasıl olsa." diyen Gülizar hanım odasında telaşlı bir şekilde sağa sola koşturan kızını zamanında hazırlanmadığı için paylıyordu. Ona göre insanları bekletmek utanılacak derecede bir davranış bozukluğuydu. Kızının bu tembel ve rahat hallerine bazen deli oluyordu. Son kez aynaya bakan Melisa, giydiği kazayağı siyah beyaz desenli kaşe kabanı ve pileli siyah deri eteğiyle çok şık olduğunu düşündü. Gördüklerinden hoşnut olarak bir kez daha kabanını düzeltirken;
"Çok güzel oldun. Hadi ayna çatlamadan çıkalım." diyen annesinin ikazı üzerine masasındaki resim ve el çantasıyla kapının yanındaki hazırlamış olduğu bavulu alarak merdivenlerden indi. Babası ve ninesini, Hüseyin efendiyle oturmuş kahve içerken gördüğünde onlara nezaket icabı gülümseyerek;
"Ben hazırım gidebiliriz artık." dediği vakit Hüseyin efendi kahve için teşekkür ederek ayağa kalktı. Güzel dileklerle aileyi selamlıyarak Melisa'nın bavulunu da alarak aracına doğru gitti. Melisa da ailesinden ayrılmanın vermiş olduğu hüzünle babasına doğru dönerek; "Senin o yemekte olmanı çok isterdim baba." dedi asık suratla.
"Güzel kızım bunları konuşmuştuk. Ninen ve anneni köyde tek başına bırakamam. Ama şunu bilmeni isterim her koşulda senin yanındayım ve sana duacıyım. Dik dur sakın kimseye birkaç kuruş gelecek diye eğilme. Ben sağ olduğum sürece arkanda olduğumu unutma güzel kızım?" dedi Rüstem efendi duygulu ifadeyle.
Sonra tek çocuğunu alnından öpüp selameti için Allah'a emanet ederek güzel haberlerini duymayı beklediğini söyledi. Ninesinin her zaman ki oturduğu pencere önündeki koltuğun yanına gelerek buruşmuş yanaklarını sıkıp öptü. Sağlık temennilerinde bulunduktan sonra annesine de sarılarak kederli bir şekilde Cemal dedesinin her zaman ki gibi onu köyden alması için görevlendirdiği Hüseyin efendiyle arabaya binerek yola koyuldular. Ailesinden ayrıldığı için bir yanı kederli ama bir yanı da adını koyamadığı sevinçle doluydu. Yoğun kar yağışı yüzünden yolların açılması bir hafta sürmüş, köyde ailesiyle vakit geçirmeye alışmış olduğundan dolayı tekrar ayrılmak zorlamıştı onu. Güvenli ve huzurlu sıcacık baba ocağına denk bir değer var mıdır kahrı bol olan şu dünyada?
"Sizi çok beklettiğim için özür dilerim Hüseyin abi." dedi Melisa mahcup bir ifadeyle koltuğuna yerleşirken.
"Önemli değil küçük hanım ninenle vakit geçirmek çok zevkliydi." dedi Hüseyin efendi şen sesiyle.
"Ninem sakın duymasın." dedi Melisa muzipçe.
"Aman ha sakın!" diye cevap veren Hüseyin efendi hafif bir kahkaha atarak erimeye yüz tutmuş, çamurlu karlı yolda hafif seyirle arabayı dikkatli bir şekilde sürerken Melisa ile mütevazi bir sohbete başladılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ander İkbalim
RomanceKolunu ufuk çizgisine doğru kaldırdı. Elini açtı, nazlı kar tanesinin avucunda erimesine izin verdi. Burnu üşümekten kızarmış, gözleri de yaşarmıştı. Onu bir daha görememekten korkuyor, yarım kalan portresini bitiremediği için üzülüyordu. Poz vermek...