27.bölüm

104 36 2
                                    

Güzel olan her şey sonsuzluktan bir iz taşır

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Güzel olan her şey sonsuzluktan bir iz taşır. (S.Weil)

Beş yıl sonra...

İnsan sonlu, kusurlu, ölümlü tabiatına rağmen ruhunda sonsuzluğun mührünü taşır. Bu yüzden aşk, güzellik, iyilik gibi sonsuzluk esintisi taşıyan her hal bizi kendisine çeker, alır götürür başka ufuklara diyarlara taşır.

Melisa risk alarak vermiş olduğu evlilik kararından dolayı bir gün bile pişmanlık duymamıştı. Tek pişmanlığı köprüyü onarmadan karşıya geçmek isteyen Osman'a eşlik etmesiydi. Belki birilerinin gözünün içine sokarak bu adımı atmak yerine temkinli hareket etseydiler belki bazı şeyler onarıcı olabilirdi. Ama bu sadece varsayımdı. Ailesini o talihsiz günden beri hiç görmemiş, haberlerini dahi almamıştı. Aile özlemi içinde kanayan yara olsa da kurmuş olduğu huzurlu dünyası, bütün acıların ve umutsuzlukların üzerinden gelmesine yardımcı oluyordu.

Melisa, Osman'ın onun için düzenlediği resim atölyesinde sevdiği meyve bahçesine bakarak geçmişi düşünüyordu. Osman ile çayırlıkta tanıştığı ve sonrasında gelişen olaylar bir hayli yıpratıcı olsa da üstesinden gelebilmişti. Düşe kalka değer gördüğü sevenleri ile arkasına bir daha bakmadan yürümüştü. Yanında olanlara minnet duyarak olmayanları ise geçmişte bırakarak koskoca seneleri devirmişti.

Bugün aslında onun için önemli bir gündü. Çalışmalarının karşılığını göreceği bir gündü. Belki karşısına Cemal Arkan ve Osman çıkmasaydı ne denli yetenekli olursa olsun bir sanat galerisine sahip olamayacaktı. Tek başına çalışmak, çabalamak, isteğine kavuşmak için her zaman yeterli olmayabilirdi. Kendi çalışmalarını ve Cemal Arkan'ın eşsiz sanatını sunmak için bir senedir titizlikle çalışmışlardı ve sonunda bugün sanat galerisinin açılışına ön ayak olacaktı. Osman ve Kenan'ın imtiyazı sayesinde dünyanın hatırı sayılır sanat severleriyle bugün buluşacağı için heyecanlıydı. Kenan ile olan iletişimi değişik seviyeye geçmişti. Osman her ne kadar onu çevrelerinde görmek istemiyorsa da Kenan umursamaz tavırla ne yapıp edip kendini aileden biri gibi göstermiş, ilk çocuklarının çok sevdiği amcası olma şerefine erişmişti. Bu olayların seyrini düşününce hafifçe gülümseyerek iç geçirdi.

Cemal Arkan ile sözleştiği gibi sanat derslerini bırakmayıp her gün olmasa da haftanın üç günü muhakkak gidiyordu. Sevgili eşi bu konuda da yanında durarak yeteneğini geliştirmesine ön ayak olmuştu. Hamilelik sürecine erken girmesi bile derslerini aksatmasına sebep olmamıştı. Son aylarına hatta doğuracağı güne kadar aksatmamıştı. Cemal dedesinin atölyesinde doğum sancıları başlayıp akabinde suyu geldiğinde Osman'ın evde durması için döktüğü dili hatırlamıştı. O an hocasının karşısında bunları yaşadığı için çok utandığını hatırlıyordu. Sonrasında bıçak gibi gelen sert sancılar yüzünden çığlığı basınca evdeki herkesi telaş sarmıştı. Lakin o esnada Kenan'ın konağa gelmesiyle doğuma başından sonuna kadar iştirak ettiği için bebekle arasında bağ kurmuş olacaktı ki, onu gün aşırı görmeden duramıyordu. Böyle gelişen doğum olayından sonra Kenan aileden biri gibi oluvermişti. Şimdi ise Osman ve kendisinin meyvesi olan biricik oğlu Kayran da Kenan amcasına çok düşkün olmuştu. Hatta bazen bunu babasına isteğini kabul ettirmek için koz olarak kullanıyordu. O vakitte Osman silahına sarılıp Kenan'ı dünya sahnesinden kaldırmak gibi dehşetli planlar kuruyordu. Özellikle oğlu yüzüne bakarak çocuk masumluğuyla" Kenan amcamı daha çok seviyorum" dediği zaman kocası çıldırıyordu. Hatta bazen bundan Melisa da payını alıyordu. Osman'ın kıskanç hallerine katlanmak zorunda kalıyordu.

Ander İkbalimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin