Yaprak gibi gitmeyi göze almış bir kere. O esen rüzgar tamamen bahane...
Hıçkırıklarla sarsılırken kendine bakan meraklı bakışların arasında merdivenleri başı eğik iniyordu. Vazgeçmişti sevdiği ve kendini iyi hissetmesine sebep olan her şeyden. Takati ve gücü bu kadardı. Yüreği yenilmiş, cesareti kırılmıştı. Korkak gibi sevenlerini arkasında bırakıp gitmek için indiği her basamak, diken gibi batıyordu can damarına. Çünkü gitmesi için yolunu açmışlar, altın tepside işe yarar bir sebep sunmuşlardı ona.
"Bu ne yaptığını sanıyor böyle." dedi Kenan şaşkın bir ifadeyle. Sonrasında kavgayı unutup düşmüş olduğu yerden kalktı ve kendini topladı.
"Gidiyor, görmüyor musun?" diye karşılık verdi Osman kederi sesine yansıtarak. Aynı şekilde paralel olarak o da toparlanıp Melisa'ya doğru yürümeye başlayınca, Leyla önünü kesti ve; "Şimdi hemen çıkarmış olduğunuz kargaşayı da yanınıza alarak gidiyorsunuz." Diyerek ikisini de gözlerini sertçe dikmiş bakıyordu.
Ablasını duymazdan gelen Kenan, elinde bavuluyla merdivenleri inen kıza doğru bağırdı; "Melisa, pılını pırtını toplamış nereye gittiğini sanıyorsun? Öyle gidiyorum demekle başını alıp gidemezsin." diye sesini yükselterek ikna edici olmaya çalışıyordu. Ama nafileydi çünkü onun sert sesini işiten Melisa son basmakta yığılmış, hıçkırıklarla sarsılıyordu.
Tepesi atan Leyla, kardeşinin tavırlarına sinir olmaya başladı. Sıcağı sıcağına yaşanan olayı bastıracağına aksine gerilim yaratıyordu. Bütün vücuduyla iki erkeğin önünü kapatarak gitmelerini tekrardan söylemek zorunda kaldı. Ama hâlâ ona anlamamış gibi baktıklarını görünce daha fazla sabır göstermeyerek her ikisine son çıkan sesiyle bağırdı;
"Siz iki kara bela hemen gözümün önünden kayboluyorsunuz. Birkaç saniye daha başımda dikildiğinizi görürsem eğer dişli kürekle peşinize düşeceğim."
Çaresiz bir halde son şansını denemeye çalışan Osman; "Leyla izin ver konuşayım onunla. Ben belki ikna ederim ha ne dersin?" diye bir umutla Leyla'nın gözlerinin içine bakarak konuştu.
"Sen kimsin de onunla konuşmak için izin istiyorsun. Şu an burada dikilip durman bile hata." dedi Kenan dişlerinin arasından tıslayarak.
"Bak işine Kenan, bu saatten sonra muhatabım değilsin." diye aynı tarzda karşılık verdi Osman.
İki erkeğin sataşmalarına devam etmelerine dayanamayan Leyla, ya sabır çekerek iki adama doğru; "Defolun!" diye avazı çıktığı kadar bağırdı. Leyla'nın şakasının olmadığını anlayan iki adam hırslarını ve öfkelerini alarak, ayrı istikametlere doğru geldikleri gibi gittiler.
Giden erkeklerin arkasından bıkkınlıkla nefes veren Leyla, gözlerini duvar dibine çömelmiş hıçkıran Melisa'ya yönelterek, yanındaki İdris'e; "Bizim kümeste kaç tane horoz var?" diye istemsizce mırıldandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ander İkbalim
RomanceKolunu ufuk çizgisine doğru kaldırdı. Elini açtı, nazlı kar tanesinin avucunda erimesine izin verdi. Burnu üşümekten kızarmış, gözleri de yaşarmıştı. Onu bir daha görememekten korkuyor, yarım kalan portresini bitiremediği için üzülüyordu. Poz vermek...