Sevmek, yuvandan, çocukluğundan, toprağından sürgün yemektir.
"Melis konaktan geldiğinden beri çalışıyorsun. Afakanlar getirdin bana. Bak seni şimdiden ikaz ediyorum. İki büklüm oturmaktan dolayı kamburlaşacaksın." dedi Leyla çayını yudumlarken.
Çalışmasına ara vermeden hokkasıyla harflere sihirli şekiller verirken; "Abla bu akşam yetişeceğin doğum falan yok mu?" dedi Melisa başından savar gibi bir ifade takınarak.
"Tamam pes ediyorum." diye söylenmekten vazgeçen Leyla, ertelediği kitabının ara vermiş olduğu bölümünden açarak okumasına geri dönmüştü. İkisi de meşgul oldukları işlerine kendilerini vermiş, zamandan ve mekandan soyutlanmışlardı. Ta ki çığlık atan telefonun sesiyle gerçeklik çağırana kadar.
"Melis şu lanet telefonu bir defaya mahsus sen açar mısın?"
"Ben açsam bile sen yine o güzel popunu kaldırmak zorunda kalacaksın. Çünkü ikimizde biliyoruz ki seni arıyorlardır."
"Belli mi olur bu akşam hayat bizi şaşırtabilir."
"Benimle uğraşmayı bırakıp, şu bağıran aletin icabına bakarsan sevineceğim." dedi Melisa sıkıntıyla.
"Bana yapmış olduğun saygısızlığın için cezan olarak senin susturmanı emrediyorum."
"Kenan ile kardeş olduğunuz arada sırada kendini gösteriyor." diyen Melisa, devamlı kulak tırmalayan sesiyle çalan telefona bakmak için yerinden kalktı.
"Aferin işte böyle yola gel." diyen Leyla keyfinden olsa gerek oturduğu koltuğa biraz daha yayıldı.
Gözlerini bıkkınlıkla deviren Melisa; "Hemen kendine pay biçmesen, sadece üzülmeni daha fazla istemedim." derken ahizeyi çoktan kaldırmış olduğunu karşıdaki sesi duyduğunda fark etti.
"Bende senin üzülmeni istemiyorum." diyen şahsın tanıdık naif boğuk cümlesi karşısında elindeki ahizeyi şaşkınlıktan dolayı düşürdü.
"Melis neler oluyor? Neden öyle ruh gibi dikiliyorsun? Telefona cevap versene." dedi Leyla şaşırmış şekilde.
"Şey seni arıyorlar galiba." diyen Melisa kalktığı koltuğa adeta koşarak oturdu.
Heyecandan dolayı elini sağına soluna koymakta şaşıran kızın tuhaf sarsak hareketlerinden bir mana çıkaramayan Leyla, söylenerek yerinden kalkıp, asılan ahizeyi alarak karşısında ki kişiye cevap verdi.
"Ah Osman sen miydin?" diyen Leyla, Melisa'ya da gözlerini kısmış yarı şaka yollu bakıyordu.
"Peki hemen geliyorum. Tamam anladım."
Telefonu pat diye kapatıp Melisa'ya seslendi; "Hadi hazırlanan seninle doğuma gidiyoruz."
"Ne doğumu? Kim doğuruyor?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ander İkbalim
RomanceKolunu ufuk çizgisine doğru kaldırdı. Elini açtı, nazlı kar tanesinin avucunda erimesine izin verdi. Burnu üşümekten kızarmış, gözleri de yaşarmıştı. Onu bir daha görememekten korkuyor, yarım kalan portresini bitiremediği için üzülüyordu. Poz vermek...