Aşk iki kişiliktir, üçüncüsü ihanet sebebidir...
Celladın suçluya baktığı gibi demişti Melisa, üzerine kilitlenmiş hiddetli gözlerin esiriyken. Öyle kuvvetliydi ki Osman'ın bakışlarındaki suçlayıcı kıvılcımları, suçsuz kişi de bile hata aramaya sevk ederdi insanı. Ya sözleri öyle eziciydi ki bütün çiçekler mahcup bir ifadeyle boyunlarını eğerdi. Kana susamış cengaver gibi acımasızdı. Merhametini öfkesinin arkasına saklamış, hacılar gibi ilan ettiği şeytanını taşlamak için çok hevesliydi. Sevgiyle nefret arasındaki o ince çizgide dolaşırken kızın kalbini yerinden söküp parçalara ayırmayı hevesle istiyordu. Nasıl da ürkmüş, masum bebekler gibi günahsız bakıyordu. O gözleri oymak istedi ki bir daha kimsenin hedefi olmasın. Düşüncelerinde uçlarda gezen Osman, kendine sabır telkin ederek yapmak istediklerini erteleme kararı aldı. Gözlerini bir anlığına kapatarak Melisa'yı daha fazla ürkütmemek için eski şefkatli, sevgi dolu adama dönüşüverdi. Sonrasında emeline ulaşmak için yalan söylemekte hiçbir sakınca görmeden konuşmaya başladı.
"Seni korkuttuysam özür dilerim Melisa ama bu yaşananlar... "diyeceği zaman diline takılan düğümle sonunu getiremedi.
Koskoca adamın perişan hali pencere kenarına çökmüş kanadı kırık güvercini anımsatıyordu. Melisa kendi yaralarını unutarak onun çaresi olmak için istekle doluyordu. Pişmanlıkla doldu kanayan yüreği keşke uzattığı o eli tutabilse ve onunla yelken açsaydı ufuklara. Anlamıştı artık rüyasında sisler içinde uzatılan eller şimdi kan revan içinde kalmış ellerdi. Şimdi daha iyi hatırlıyordu o ellerde kan olduğunu, sislerin içinde seçemediği kırmızılıkları daha iyi anımsıyordu. Sahiplenircesine Osman'ın ellerine sıkıca sarıldı, başını koluna yasladı, gözlerini yumdu. Ama yine de ağzından çıkacak kelimelere engel olamadı.
"Ne yapıyorsun kendine böyle? Sıradan biri için kendini daha fazla hırpalama. Yapma, daha fazla kaldıramıyorum yapma."
Koluna yaslanmış kızın hüznünden istifade etmeliyim diye düşünerek başını alıp göğsüne yasladı. Yumuşaklığını sevdiği saçları okşadı. Olmak istediği yer onun yanıydı. Hayattı o, soluduğu hava, damarlarında dolaşan kan gibiydi. Bittim dediği an yeninden hücrelerine varıncaya kadar onun can verişini hissediyor, kalbine doğru akışıyla yeniden yeniden varlığıyla hayat buluyordu. Artık tamamen emindi, Melisa olmadan nefes almanın hiçbir kıymeti olmayacaktı. Ne pahasına olursa olsun ona sahip olacak, onunla ölümsüzlüğe kavuşacaktı.
"Senden son kez bir şey isteyebilir miyim?" diye sordu Osman buğulu sesiyle.
Kollarında olan adama daha fazla hayır diyecek gücü bulamayarak başıyla onayladı onu Melisa.
"Benimle gelirsen sana göstermek istediğim bir yer var. Hep hayal etmişimdir orayı gördüğünde göstereceğin tepkiyi. Son defa seninle yaşayacağım güzel bir anım olsun istiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ander İkbalim
RomansaKolunu ufuk çizgisine doğru kaldırdı. Elini açtı, nazlı kar tanesinin avucunda erimesine izin verdi. Burnu üşümekten kızarmış, gözleri de yaşarmıştı. Onu bir daha görememekten korkuyor, yarım kalan portresini bitiremediği için üzülüyordu. Poz vermek...