Yanılmak insanca, bağışlanmak kutsalca bir iştir.
Dehşetli silah sesi bütün havayı doldurduğu zaman keyfi bozulan kuşlar, korkudan ürpertici sesler çıkarırken kondukları dallardan ayrılarak neler olduğunu öğrenmek için olay mahallin etrafında halka şeklinde uçuşmaya başladılar. Ölümün kokusunu almış ak babaları aratır gibi toplanmışlar, olayın kritiğini yapıyor gibiydiler.
Osman üzerine doğru uzatılan namlunun ucuna yaklaşırken Kenan'ın dikkatini dağıttığı bir anda koluna vurarak silahın yere düşmesine sebep olduğu anda silahta patlayıvermişti. Allahtan korkulan olmamıştı. Yere düşen silaha vurarak uzaklaştıran Osman; "Yeter Kenan! Daha fazla olay uzamadan git artık" diye bağırarak konuşurken hasımlar gibi birbirlerini süzmeyi ihmal etmiyorlardı. Ne diğeri bir adım çekiliyordu ne öteki.
"Tek bir şartla giderim. Onu da yeterince belli ettiğimi düşünüyorum" diye aynı sert ifadeyle karşılık vererek konuştu Kenan
Silah patlamasıyla Osman'ın vurulduğunu sanarak yığıldığı yerde kendine gelmeye başlayan Melisa, avludan duyduğu seslerle rahat bir nefes almıştı. Lakin fazla korkmuştu ki dizlerinin dermanı kesilmişti. Bu yüzden ayağa kalkması ve yanlarına gitmesi vaktini almıştı. Ama o arada kendi aralarında tartıştıklarını net duymuştu. Arkasından gelen ayak sesinin sahibine bakınca Handan hanımın koşarak avluya çıktığını ve iki adamı azarladığını işitti.
"Kenan haramiler gibi evi basamazsın ve Osman sende bir haydut gibi kızı alıkoyamazsın. Şimdi bu olay daha fazla uzamadan Melisa ait olduğu yere dönüyor ve senin itirazını bile duymak istemiyorum Osman" diye söylenen Handan hanım oğluna kırgın ve üzgün bir ifadeyle bakarak konuşmaya devam etti.
"Son zamanlarda anneni üzmeyi meslek mi edindin? Az evvel evladımı kaybettim diye bana yaşattığın korkudan utanmıyor musun? diyerek oğluna ne kadar kızgın olduğunu açık bir dille ifade ediyordu. Fakat oğlundan aldığı yanıtla onu hiçbir şeyin ikna etmeyeceğine kani geldi.
"Anne bana onuruna ve namusuna her daim sahip çıkmam konusunda öğüt vermez misin? İşte oğlun bunu yapmaya çalışıyor, senin de karşımda değil yanımda durmanı istiyorum"
"Sana söz vermediğim halde hangi ara namusun oldum diyen Melisa'nın sesi bütün meydanı doldurduğu vakit bütün gözler ona dönüverdi. Melisa'nın kurtulduğuna sevinen Kenan hemen kolundan tutup; "Hadi gidelim" diyerek götürmek istediği vakit Melisa sert bir şekilde kolunu onun ellerinden çekiverdi. Artık bu iki adamın onun sahipleriymiş gibi davranmalarına sinir olmaya başlamıştı. Bu yüzden Kenan'a kaşlarını çatarak baktı ve sonrasında hışımla Osman'ın üzerine gelerek işaret parmağını ona doğru sallayarak;
"Söylesene ne ara sana söz verdim. Cevabını da ben vereyim: Hiçbir zaman. Senin kim olduğunu öğrendiğimden beri kaçıyorum senden. Sana hayır dediğim halde karşıma çıkıyorsun. Senin yüzünden daha ne kadar zarar görmem lazım söylesene bana Osman. Beni aşağılayarak zorbaca evinde alıkoymaya çalışmaya aşk mı diyorsun. Bunları sana aşk yaptırıyorsa eğer böyle bir aşkı istemiyorum. Şimdi gideceğim ve sen sessizce gidişimi izleyeceksin"
Kenan konuşmayı gururla dinlerken içinden "İşte benim Melisam" dedi ve daha fazla uzatmaması için tekrar kolunu tutarak; "Çok açıklayıcı bir konuşma oldu, sence de öyle değil mi Osman?" diyerek kızı çektiği vakit Osman da öteki koluna asılarak onları durdurdu. Melisa, iki çocuğun oyuncak kavgasının arasında kalmış gibi bir izlenim veriyordu.
"Bilmediğin şeyler var" dedi Osman zor çıkan sesiyle Melisa'ya
"Osman cevabını almadın mı? Hiç mi gurur yok sende it gibi yalvarıyorsun"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ander İkbalim
RomanceKolunu ufuk çizgisine doğru kaldırdı. Elini açtı, nazlı kar tanesinin avucunda erimesine izin verdi. Burnu üşümekten kızarmış, gözleri de yaşarmıştı. Onu bir daha görememekten korkuyor, yarım kalan portresini bitiremediği için üzülüyordu. Poz vermek...