Dağı bile taşır insan aşık olunca, inanınca (Şems)
Bugün evleniyordu!
Melisa aynanın karşısında beyazlar içindeki yeni görüntüsünü inceliyordu. Kayınvalidesinin gelinliğiyle Osman'ın gelini olacaktı. Buna hazır mıydı diye kaşlarını çatarak son sorusunu kendine sorduğunda iliklerine kadar hazır olduğunu gözlerinin içinin gülmesinden anlamıştı. Bu dönüşü olmayan yolculuğa çıkmakta hiçbir tereddütü dahi yoktu. Çünkü biliyordu, seviliyordu. Bunu bu beş gün içinde daha çok idrak etmişti. Osman'ın sevgisi hummadan ziyade bir annenin evladına olan şefkati gibiydi. Her türlü kem gözlerden korumak için üzerine titriyor, kalbindeki sıcak sevgisiyle sarmalıyordu. Biraz kederli ve içine kapanık halini gördüğünde mutlu etmek için usanmayan ilgisi takdire şayandı. Gerçekten verdiği sözleri yerine getirmek için çabalıyordu. Ailesiyle yeniden kavuşmak için de çabalamış fakat başaramamıştı. Eve, çikolata bekleyen çocuğunu memnun edemeyen babalar gibi eli boş geldiği halini hiç unutmayacaktı. Karşısına çıkacak cesareti olmadığı için evin arkasına sessizce çekilen perişan halini görünce Osman'a bunu yaşattığı için kendine kızdığını hatırlıyordu. Onu ilk defa ölesiye kırılmış ve yenik görüyordu. Daha fazla o haline dayanamadığı için yanına koşmuş ve ona sarılmıştı.
"Sana ailem konusunda baskı yaptığım için özür dilerim. Sonunun böyle olacağını bile bile seni onların önüne keklik gibi atmam bir hataydı." demişti.
"Saçmalama bunu tabi ki yapmak zorundaydım." diye mırıldanmıştı Osman.
Bir kedi gibi oturduğu yerde adama daha da sırnaşarak; "Çok mu kötü geçti?" diye sordu.
Sıkıntıyla iç çeken Osman kayınbabasının aşağılamasını, kovmasını gözünün önüne getirdi. Osman'ı görünce sanki düşman görmüş gibi saldırışa geçtiği hali gözünden gitmiyordu. Birazcık bile diyaloğa meraklı değildi. Konuşmasına dahi izin vermeden eline geçirdiği tüfek ile ölümle tehdit etmişti onu. Kızının onun gibi bir kafire kaçacağını bilseydi onu kendi eliyle mezara koymayı tercih edeceğini dile getiren adama daha neyi anlatacaktı. Başımı eğdin demişti umarım bu yaşadığımı sende yaşarsın diye de beddua etmişti. Rüstem efendinin öfkesini anlıyordu. Kızını kaybetmenin verdiği acıyla saldırmıştı ona. Bu yüzden Osman içinde sızlayan vicdanının sesiyle karamsarlığa kapılarak kendini suçlamaya başladı.
"Başaramadım Melisa! Sana verdiğim sözü tutamadım." diyen Osman içinde yaşadığı kargaşayı bu sözleriyle belli etmişti.
"Şştt kendine yüklenme." diyen Melisa bir nevi Osman'ı teselli ederek konuşmuştu. Lakin Osman'ın kırgın ifadesi kolay düzelecek gibi gözükmüyordu. Ailesinin yanında olmamasına üzülmeyi bırakıp Osman için endişelenirken ondan duyduğu cümleyle yutkunmak zorunda kaldı.
"Gitmek istiyorsan, gidebilirsin." demişti cılız çıkan sesiyle.
Melisa yanına geldiğinden beri yüzüne bir defa dahi bakamayan adamın çenesini tutarak kendine çevirdi. "Benden ne kolay vazgeçtin. Ne o! Estirmiş olduğun fırtına ne çabuk söndü?" diye adamı azarladığı vakit yeşili solmuş harelerin canlandığını görünce rahat bir nefes alan Melisa, sevdiği bakışlara gözlerini kenetleyerek bir nevi bağlılık yemini eder gibi; "Seni bırakmam." demişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ander İkbalim
RomanceKolunu ufuk çizgisine doğru kaldırdı. Elini açtı, nazlı kar tanesinin avucunda erimesine izin verdi. Burnu üşümekten kızarmış, gözleri de yaşarmıştı. Onu bir daha görememekten korkuyor, yarım kalan portresini bitiremediği için üzülüyordu. Poz vermek...