Sensizliğe yelken açtı gözlerim, sensizlik oldu yeni dertlerim.
Bir hafta sonra...
Melisa her sabah uyanıp gözlerini açtığında, kalbinde derin bir boşluk hissediyordu. Gün boyu devam ediyor, gece karanlığı çökünce katlanılmaz acıya dönüşüyordu. Evin sessizliği, onun için bir zamanlar mutluluk dolu olan anılarla dolu bir mezar gibiydi. Osman'ı kaybetmenin ağırlığı her adımında onun yokluğunu hatırlatıyordu.
Osman'ın bir anda hayatından çıkması Melisa'yı dönüştürmüştü. İçine kapanmış, gerekmedikçe odasından çıkmıyordu. Osman'ın koltuğuna saatlerce oturup dokunuşunu hayal ediyordu. Kokusunu içine çekmek için kıyafetlerine sarılıyor, onunla yeniden olmanın hayalini kuruyordu.
Hasret, Melisa'yı adeta tüketiyordu. Kocasının yanında geçirdiği anılar, güzel ve acı dolu hatıralarla dolu hazineden ibaretti. Osman ile geçirdiği her an, her dokunuş yeniden canlanırdı zihninde. Osman ile geçirdiği en güzel aşk dolu anları tekrar tekrar hatırlamak ona hem huzur hem de acı veriyordu. Osman'ın yanında hayatının anlamını bulduğunu hissederdi. Şimdi ise sadece koskoca bir boşluktan başka bir şey yoktu onun için. Bütün yaşama amacını Osman ile kaybetmiş gibiydi.
Leyla her gün uğrasa da birkaç kelamdan fazla konuşmadığı için ziyareti kısa olurdu. Zehra ise odasına yemek getirince onunla birkaç kelam ederdi. Ondan aldığı haberlerle evde olanları öğreniyordu. Handan hanımında kendini odasına kapattığını Zehra sayesinde öğreniyordu. Kadıncağıza ayrı üzülüyordu Melisa. Tahmin ediyordu bir anne için evlat acısının katlanılmaz olduğunu. Çünkü oda anneydi ve yatağında uyuyan yetim yavrusuna hüzünle bakarak iç çekiyordu.
Zehra'nın getirdiği yemeklerden sırf bebeği için birkaç lokma zorla yutabildi. Zira yemek yemeği bile unutmuştu. Osman onun için nefesti ve o gidince her şey önemini kaybetmişti. Onsuz yediği her lokma boğazında tıkanıyor sonrasında hummalı bir şekilde hıçkırıklara tutuluyordu.
"Bebeğin için biraz daha yemelisin" dedi Zehra hüzünlü bir ifadeyle
"Yapamıyorum" dedi Melisa oturduğu koltuğa gömülerek
"Biliyorum çok zor ama.." diyen Zehra'nın bile sözcükler boğazında düğümlendi. Osman'ın ölümü ve sonrasında ki gelişmeler onu da bir hayli yıpratmıştı. Belki zamanla ailenin yeniden toparlanmasını ümit etse de bunun için epeyce vakit geçmesi gerekiyordu. Durumun vahameti şimdilik bunu gösteriyordu.
"Allah'ım sen bize yardım et" diyerek mırıldandığı dua sonrasında Melisa'ya daha fazla ısrar etmeyi bıraktı. Getirdiği yemeklerin tabaklarda olduğu gibi kalmasına üzülerek baktı. Elinden geleni bu kadardı. Zor günlerinde onlara destek olmaktan gocunmuyordu. Kayran'ın bütün bakımını üstelenmiş eksiksiz hizmetini yerine getiriyordu. Çocuğun başı eğik bahçede dolaşmasını her izlediğinde gözyaşlarına hakim olamıyordu. Babasını kaybeden yetim çocuk sanki bütün ailesini de kaybetmiş gibi yalnızlığa bırakılmıştı. Bir an önce Melisanın toparlanması için Allaha dua etmekten başka elinden başka bir şey gelmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ander İkbalim
RomanceKolunu ufuk çizgisine doğru kaldırdı. Elini açtı, nazlı kar tanesinin avucunda erimesine izin verdi. Burnu üşümekten kızarmış, gözleri de yaşarmıştı. Onu bir daha görememekten korkuyor, yarım kalan portresini bitiremediği için üzülüyordu. Poz vermek...