Her şeyin içinde bir şarkı uyur ama onu sadece bazı ruhlar işitebilir.
Deliksiz bir uykudan yoğun lavanta kokusuyla uyandı. Mahmur gözleriyle uyandığı odanın boşluğuna bakarken, yabancısı olduğu odada geceyi geçirdiğini henüz idrak ediyordu. Yatakta birden doğrularak sağına, soluna ve üzerindeki kendisine ait olmayan pijamalara baktı. Zihnine dolan soruların ilki bu odaya nasıl geldiği, üzerini kimin değiştirdiğiydi. Anlık da olsa Osman'ın kollarında olduğunu ve başını göğsüne yaslayıp kokusunu içine çektiğini anımsıyordu. Sahiden buna izin verecek kadar ağır bir uykuya dalmış olması gerekiyordu. Kendini bu denli saldığı için utanarak yüzünü ovaladı. Acaba nasıl bir izlenim yaratmış olabileceğini düşündü. Ne yapabilirdi ki olan olmuştu. Sabah tembelliğini bırakıp bir an önce hazırlanmalıydı. Ayak ucundaki oturağın üzerinde düzgünce yerleştirilmiş kıyafetlerini gördü. Yataktan kalktı ve seri hareketlerle giyindi. İki kapılı olan odanın yatağa paralel olan köşedeki kapısına doğru gidip onu açınca banyo olduğunu gördüğünde çocuklar gibi sevinerek ihtiyaçlarını karşıladı.
Daha sonra odaya dönerek yanan şömineye baktı. Anlaşılan dedi içinden, bu yöredeki evlerin ısınmak için tercih ettikleri araç şömineymiş. Göz gezdirdiği oda taş ve ahşap karışımından oluşuyordu. Zemini hariç duvarları ve tavanı tamamen taş idi. Bir karyola, komidin ve bir koltuktan oluşan sade bir misafir odasıydı. Bin yıllık tarihe şahitlik etmiş konağın bakımında, titizlik edildiği yeniliğinden belli oluyordu. Sanki inşası daha dün tamamlanmış gibi bakımlıydı. Ama yine de tarih kokuyordu ve cayır cayır yanan odunun dumanıyla beraber bütün kokuları temaşa ederek, kapaklı pencerelerin önüne geldi. Tülünü çekerek kapakları açtı ve soğuk havanın yüzünü okşamasına izin verdi.
Meyve ağaçlarının bol olduğu bahçe dikkatini çekti. Yaprakları dökülmüş, soyulmuş oldukları halde bile cazip görünüyorlardı. Tahminen on çeşit meyve ağacı olması gerektiğini düşündü. Bilmiyordu belki de daha fazlaydı. Ağaçların altı piknik için çok ideal gözüküyordu. Bakır işlemeli demirden oturaklar ve tahtadan salıncaklar da vardı. İnsanın huzurla çocuklarıyla ömür geçirebileceği bir bahçe diye düşündü genç kız. Eskiz defterinin şu an yanında olmasını diledi. Daha fazla odada durmak istemeyerek, yatağını toplayıp duvara monte edilmiş askılıktan kabanını alarak odadan çıktı.
Geniş taş bir holle karşılasan genç kız, burnuna gelen enfes kokuları takip ederek mutfağı buldu. Orta yaşlarında yuvarlak bedene sahip bir kadın tezgahta bir şeyler hazırlıyordu. Varlığını belli etme ihtiyacı duyarak hafifçe öksürerek; "Kolay gelsin." Dedi.
Çalışmasını bölerek, sesin sahibine dönen orta yaşlarında, hafif tombul kısa boylarında güleç ve kırmızı yanaklı kadın Melisa'yı görünce; "Sonunda uyandınız." diye meraklı bir ifadeyle konuşurken Melisa'yı çaktırmadan süzüyor, gördüğü güzelliğe kendi notunu veriyor gibi ifade takınıyordu.
"Aman Allah'ım, zaman o kadar geçti mi?" diye sordu Melisa geç uyanmanın mahcubiyetiyle.
"Yok ondan değil. Sadece seni merak ettiğim için uyanmanı bekledim." dedi mutfak görevlisi sırıtarak, açıkça merakını dile getirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ander İkbalim
RomanceKolunu ufuk çizgisine doğru kaldırdı. Elini açtı, nazlı kar tanesinin avucunda erimesine izin verdi. Burnu üşümekten kızarmış, gözleri de yaşarmıştı. Onu bir daha görememekten korkuyor, yarım kalan portresini bitiremediği için üzülüyordu. Poz vermek...