Selamlaar. Nasılsınız?
Sekizinci bölümle karşınızdayız.
⭐️Yıldızımız parlasın⭐️
İyi okumalar.✨✨✨✨✨✨✨✨
Eve geldiğimizde önce kendimi banyoya attım. Suratıma hiç acımadan pat pat soğuk suyu attım. Yaptığım şeyden çok utanıyordum. Komutanda arkamdan gülmüş! Geç dalganı komutan!
Salonda oturmuş ne yapacağımızı konuşuyorduk. Abim yarım saate gelirim dediği için bir karar vermemiştik.
Annem kesinlikle Hakkari'den hatta doğudan gitme taraftarıydı. Babam abimi yalnız bırakmak istemiyordu. Sena ise Ankara'ya dönecek mi dönmeyecek mi hiçbir şey dememişti.
Ben kararsızdım.
Bir yanda o adama katlanmış, vatanımı satmamış olmanın gururunu taşıyarak burayı terk etmek istemiyordum. Ve abim. Abimin yanında olmak istiyordum.
Bir yanda ise korkuyordum. Burası terörün hala olduğu birkaç şehirden biriydi. Tekrardan başımıza böyle bir olay gelebilirdi. Belki benim başıma değil başka birilerinin başına gelecek ama bu ihtimal olmadığı anlamına gelmiyor.
İçimi sıkıntı basıyordu. Kalsaydık ne olurdu? Annem, babam, abim, ben.. Sürekli tedirgin mi olacaktık? Babam artık beni tek başıma dışarıya göndermeyecek miydi? Ya da ben kendim çıkabilecek miyim, buna cesaretim olacak mı? Annem sürekli yüreği ağzında beni, abimi, babamı mı bekleyecekti?
Derin bir nefes aldığımda kapının zili çaldı. Sena benden önce ayaklanınca oturmaya devam ettim. Abim gelmişti galiba.
"Selamun aleyküm."
Evet, abim gelmişti. Salonada girdiğinde önce annemle babama sarılıp bana yaklaştı.
"Güzelim."
Yanıma oturup kollarını açınca başımı hemen göğsüne yasladım.
"Oyy sen beni mi özledinn? Abimm, canım cananım."
Abim saçlarıma birkaç öpücük bırakıp ayaklandı.
"Ben bir üstümü değiştireyim."
Abim odasına gittiğinde bizde ayaklandık. Yemek yemek ve karar vermek için abimi bekliyorduk. Sofrayı kurmaya yalandan yardım ettim. Ayağım alçıda olduğu için gidip gelemiyordum bende en azından ayaklanarak süs veriyordum.
Herkes sofraya oturduğunda babam konuşmayı devraldı.
"Ömer diyoruz ki oğlum kalalım burada gitmeyelim."
Annem alttan babamın bacağına vurmuş olacak ki babam inleyerek elini dizine götürdü. Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.
"Tamam öyle demiyormuşuz."
Babam başka bir şey demeden çorbasını kaşıklamaya başladı.
"Ne gitmesi, ne kalması anlayamadım?"
Abim yerinde dikleştiğinde annemden önce konuştum.
"Annem korktuğu için diyor ki Hakkari'den gidelim. Ki bir parantez açıyorum Ankara'ya gitmekten bahsediyor. Babamsa ne gerek var dikkatli oluruz, Ömer burada diyor."
Annem bana kırgınca bakınca omuzlarımı silktim. Kötü bir şey dememiştim ki neden böyle bakıyordu?
"Ben abini düşünmüyor muyum kızım? Ömer'de gelsin dedim ya."
Başımı sağ omzuma eğerek anneme baktım. Abimin görev yeri buraya daha yeni çıkmıştı. İmkansız gibi bir şeydi gelmesi. Hemde Ankara'ya!
"Anne ben gelmek istemiyorum öncelikle. Gitmek istiyorsanız beni bahane etmeyin. Ben askerim. Her yere peşimde sizi sürükleyemem. Kaç yaşına geldim ayrıca! Korkuyorsunuz biliyorum. Kalın demeye hakkım yok. Gitmek istiyorsanız destekçinizim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OPİA
General FictionYolun sonuna gelmiştim. Ölecektim.. Kurtaracak kimsem yoktu. En acısıda vedalaşacağım biri, ailem, sevdiğim, arkadaşım yoktu. Gözlerim arkama döndü. Hava kararmaya başlamıştı. Etraftan hayvanların sesi geliyordu. Bir umut kulak kesildim. Belki bir a...