Aklım halâ bunun bir rüya olduğunu hayır hayır tam bir kabus olduğunu diretirken tam karşımda durup eğlenir bir surat ifadesiyle bana bakan bu adam her şeyin gerçek olduğunun kanıtıydı.
"Şaka, değil mi? Bunların hepsi bir şaka?"
Şüpheyle çıkan sesim olanlara inanamadığımın göstergesiydi.
"Hayır şaka falan değil."
"Ya sen benle dalga mı geçiyorsun!? Bunca zamandır Türkçe bilmene rağmen oyun oynadın benimle!"
Ona vurmak için havaya kalkan elimi bakışlarının elime kaymasıyla zar zor durdurdum. İçimden geldiği gibi bu adamı bir ters bir düz dövsem kim bilir nasıl da rahatlardım.
"Senin aksine oyun oynayacak kadar küçük değilim. Görevimin tehlikeye girmemesi için rol yapmam gerekiyordu."
"Allah Allah seninki görev oluyor da benimki niye 'oyun' oluyor!?"
Gözlerim kısık ellerim belimde söylediğim cümleyle tam bir kavgacı mahalle teyzesine benziyordum.
"Çünkü ben askerim. Sense eğlence için kimlik değiştirip bu cehenneme gelen küçük bir kızsın."
Sert ve hafif sinirli söylediği sözlerden sonra arkasını dönüp arabaya yürümeye başladı. Bana cevap hakkı bile tanımamıştı terbiyesiz!
Hızlı adımlarla arkasından yürüyüp konuşmaya başladım. Asla altta kalamazdım. Yoksa çıldırırdım vallahi!
"Sensin küçük kız! Ayrıca asker falan da değilsin teröristsin. Te-rö-rist! Dağlarda it gibi koşup benim vatanımın evladını şehit edenlere asker demiyoruz! Şerefsiz köpek diyoruz!"
Aniden durmasıyla sırtına çarpacakken zor tuttum kendimi. Sinirle kısılmış gözlerinin odağı olmak içimi ürpertse de çaktırmayıp olduğum yerde durdum.
"Bana bir daha terörist dersen seni o çıkarttığım hücreye geri yollarım."
Kasılmış çenesi dişlerinin arasından konuşmasına ve haliyle şimdiye kadar hiçbir teröristten korkmayan benim bir miktar tırsmama sebep oluyordu.
"Hayır efendim! Hiçbir yere yollayamazsın beni!"
"Ne o kaçacak mısın? Kolunun içindeki cam parçasıyla mı?"
Alayla konuşmasıyla kalakalmıştım. Nereden biliyordu!? Görmesi mümkün değildi. Nasıl anlamıştı!?
"Nasıl- nereden gördün?!"
"Sen beni o avanak teröristlerle bir tuttun herhalde. Dua et onlar benim kadar akıllı değil."
Halâ benimle alay edercesine konuşup beni küçümsemeye çalışıyordu. Bütün vücudumu öfke dalgasına tutulmuşken ellerimi iki yanımda yumruk yapıp sinirle ona döndüm.
"Neyse ne! Orası seni ilgilendirmez ve evet kaçacağım."
Öfkeyle Mirkan'a son kez bakıp yola doğru döndüm. Bu adamla olan münasebetim buraya kadardı. Buradan sonra herkes kendi yoluna.
"Sınırdan nasıl geçmeyi planlıyorsun?"
Birkaç adım atmıştım ki arkamdan gelen sesle durdum. Ne sınırından bahsediyordu? Ben Irak'a geçmeyecektim ki.
"Ne sınırı? Sınırdan falan geçmiyorum. Iraklıya benzer bir tarafım mı var?!"
"Hayır saftirik. Irak'tasın zaten. Türkiye'ye gitmek için de sınırdan geçmen gerek."
NE?! Irak'ta mıydım!? Nasıl olabilirdi bu!? Sınırdan hiç geçmemiştim ki!
"Nasıl?! Ben sınırdan hiç geçmedim ki?!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AHRAS (TAMAMLANDI)
ActionKoruyucu, muhafız demek 'ahras'. Kaybetmemek için korumak gerekir tabi, belki bir vatanı, belki sevdiğini, belki bir kalpteki yerini... "Çünkü hep korumak istedim seni. Nefes alabilmek için, sensiz ne yapacağımı düşünemediğim için, gözlerine bakmad...