9.

891 59 17
                                    

Gece boyunca düşünüp durmuş zar zor birkaç saat uyuyabilmiştim. O mesajları atan kişi her kimse kesinlikle bir bildiği vardı ve ben ona yazıp yazmamak arasında gidip geliyordum geceden beri.

Üzerime örttüğüm ince pikeyi kaldırıp ayaklarımı yataktan aşağı sallandırdım. Mesajlar yüzünden yeterince uyuyamasamda kendi evimde uyuduğum için dinçtim.

Yeni mesaj olabilme ihtimaliyle yastığın altından telefonu bulup hemen instagrama girdim. Hayal kırıklığıyla ekranı kapatıp telefonu yanıma fırlattım. İsteği kabul ya da red etmediğim için mesajlar öylece duruyordu. Yazan kişi benim görüp görmediğimi bilmediği gibi beni geceden beri nasıl bir karmaşanın içine soktuğunu da bilmiyordu.

Elimi yüzümü yıkayıp kendime geldikten sonra odaya geri döndüm. Mesaj isteğini kabul etmemin bana bir zararı yoktu. Reddedersem ise hayatımın fırsatını kaçırabilirdim. Belki de gerçekten yanlış insanların yanındaydım. Yaptığım şeylere engel olup beni göz önünde tutmak için kurtarmış olabilecekleri de bir gerçekti.

Kafam karmakarışık bir halde odanın ortasında dikiliyordum. İşleri bu kadar karmaşık hale getiren şey o mesajlardı. O zaman öncelikle o kısmı çözmekle başlamalıydım.

Kesin karar vermiş bir şekilde telefonu elime alıp tekrar mesajlara girdim. Mesaj isteğini kabul et butonunun üzerine baş parmağımı yaklaştırıp durdum. Yanlış bir şey mi yapıyordum? Hayır. O zaman niye bu kadar gerginim? Bilmiyorum. Off!

Derin bir nefes alıp verirken kararımdan vazgeçmemek için aniden kabul et butonuna bastım. İçime bir rahatlık çökmemişti ama hata yapmış gibi ya da pişman da hissetmiyordum sadece gergindim.

Mesaj yaz kısmına tıklayıp parmaklarımı klavye üzerinde gezdirmeye başladım.

Siz kimsiniz?

Evet gayet mantıklı bir soruydu. Kim olduğunu söylemek isteseydi kullanıcı adına yazardı zaten. Ama ben kimsiniz diye soruyordum, bravo bana. Mesajı geri çekmeyip çıktım uygulamadan. Yazdığım mesaj saçmaydı ama yazabileceğim başka bir şey de yoktu. Bu mesaja cevap verirse konuşmayı ilerletip bildiği şeyleri öğrenebilirdim belki.

Geceden beri karmakarışık olan kafamın içini çözümlemeye dair bir adım attığım için azıcık rahatlayarak mutfağa geçtim. Acilen kahvaltı yapmam gerekiyordu ve bunun için de evde yiyecek malzeme olması gerekiyordu. 1 aydır evde yoktum ve giderken bozulabilecek her şeyi ya yemiş ya da halama, Hürü teyzeme falan vermiştim. Uzun lafın kısası dolap bomboştu. Bir yumurta bile yoktu ki zaten tek başına yumurta yemekten nefret ederdim.

Şu an dışarı çıkmak yerine sipariş vermeye karar vermiştim. Zaten daha sonra detaylı ve büyük bir alışverişe çıkmam gerekliydi. Kahvaltı için gerekenleri uygulamadan sipariş verip odadan çıktım.

Annemden kalan bir alışkanlıkla evden çıkmadan önce bir güzel temizlemiştim ama tekrar temizlemem gerekiyordu. Sipariş gelene kadar camları silip odaların tozunu aldım. Camı kapıyı sıkıca örttüğüm için çok tozlanmamıştı.

Temizlik konusunda 1 aydır planım sebebiyle idmanlıydım. Kendi evimin temizliğini yapmak bana çok çok iyi gelmiş hatta zevk bile almıştım. Her gün o yanık tava suratlı teröristin odasını temizlemek ve daha sonra o terörist binasındaki herhangi bir yeri temizlemek eziyet gibiydi resmen.

Yine de onca eziyete değmiş bilgileri almıştım. Hemde bundan kimsenin haberi yoktu. Mirkan'ın bile. Eğer haberi olsaydı Asım beyin bundan da bahsedeceğine emindim. Bunu bilmemesi çok iyi olmuştu.

Tabi işin korktuğum tarafı ben o bilgisayardan ne almıştım? Ya umduğum gibi bir sürü gerekli bilgi yerine saçma sapan şeylerle karşılaşırsam ne olacaktı? Bunun ihtimali bile tüylerimi diken diken ediyordu. Bu düşünceleri aklımdan atmama sebep olan zil sesiyle kapının yanına ilerledim. Megafondan klasik 'Kim o?' faslını gerçekleştirdikten sonra siparişlerimin geldiğini anlayıp megafondaki tuşla aşağı kapıyı açtım.

AHRAS (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin