34.

667 44 39
                                    

"Tanık Ceren Sorgun."

Ellerindeki kelepçelerle kimsenin yüzüne bile bakmadan tanık kürsüsüne geçti Ceren.

Geçen sefer dedemlerde yaşadığımız olay yüzünden zaten tutuklanmıştı ve o gün fark etmiştik Rıza ile Okan'ın planının bu olduğunu ama yapamayacaklarını biliyorduk çünkü ne olursa olsun Ceren'in yıllarca kendisini kandıran babası ve kardeşi için müebbet hapis yemek istemeyeceğini düşünüyorduk.

Ama tam karşımızda tanık olarak kürsü de olan Ceren sandığımızın aksine babası ve kardeşi için hapise girmeyi düşünüyordu. Ne yapıp edip yine tüm suçu Ceren'in üstüne yıkmanın bir yolunu bulmuş olmalılardı.
Bunca yıllık emeğimiz bu saçmalık yüzünden boşa gidecek ve bu iki şerefsiz ellerini kollarını sallayarak serbest mi kalacaktı?!

Başka bir yolu olmalıydı. O kadar kanıt, o kadar belge bu kadar kolay çürütülemezdi. Tanık olarak içeri Ceren'in girmesine Mirkan ve Asım abi çok şaşırmamış gibiydi. Bekledikleri bir durum olduğu için önlem almış olmalılardı ama Ceren her şeyi kendisinin yaptığını söylediği an onun itirafı geçerli olacak ve bu iki şerefsiz amacına ulaşacaktı.

Hakimin söz vermesiyle konuşmaya başladı Ceren.

"İddianamede belirtilen suçlamaların hepsi..."

Cümlesini tamamlamadan durdu yavaşça başını sola çevirip Mirkan'a baktı. Yapacağı şeyden zevk alıyor ve bizim tepkimizi de görmek istiyor olmalıydı. Mirkan'dan sonra başını biraz daha geri çevirip bana baktı. Göz göze geldiğimiz an gözlerinde görmüştüm bana karşı olan saf nefretini. O gün ki gibi bıraksalar beni öldürmeye çalışacakmış gibi bir hali vardı. Beni öldüremeyecekti belki ama çok daha kötü bir şey yapmak üzereydi, sırf benden nefret ettiği için hem yalan söyleyecek hem de mahvolmuş hayatını daha da batıracaktı. Bu suçlamaları kabul ettiği an müebbet hapis cezası alacağını bildiğine emindim. Ama nefret, insana ufak geçici zaferler verip aslında hayatını alt üst ediyordu.

"Bu suçlamaları kabul etmiyorum!"

Duyduğum sesle gözlerim kocaman açılırken bu gerçek mi yoksa ben hayal mi kuruyorum diye kontrol etmek istiyordum.

"NE!?"

Rıza'nın salonda yankılanan sesiyle o tarafa çevirdim başımı. Geldiği andan beri yüzünde cirit atan keyifli ifadesi yok olmuş, dehşete düşmüş bir şekilde ayağa kalkmıştı. O da en az benim kadar Ceren'den beklemiyordu böyle bir şey yapmasını.

"Ceren Sorgun. Hakkınızda yapılan suçlamaları itiraf ettiğinize dair bir kanıt sunuldu bize. Şimdi inkâr mı ediyorsunuz?"

Bana bakarken ki nefreti babasına bakarken de olduğu yerde duran Ceren hakimin sorusuyla başını kürsüye çevirdi.

"İnkâr ediyorum. Hakkımda yapılan suçlamaların hepsi iftira ve yalandır. Zorlama ve baskı altında yaptırılan bu itiraf geçersizdir. İddianamede belirtilen bütün suçların babam Rıza Sorgun ve ikiz kardeşim Okan Sorgun tarafından işlendiğine şahitlik ettiğimi söylemek istiyorum."

"NE SAÇMALIYORSUN SEN!? BUNUN İÇİN Mİ BÜYÜTTÜM BEN SENİ REZİL!"

Rıza Sorgun'un durduğu yerde hiddetle bağırmasıyla iki yanında duran polisler müdahale etmek ve kollarından tutmak zorunda kalmışlardı. Elleri kelepçeli olmasa kürsüden atlayıp Ceren'i boğacakmış gibi öfkeyle bakıyordu.

"Sessizlik! Size hak verilmediği halde bir kez daha konuşur ve salonda kargaşaya sebep olursanız kendinizi savunma hakkınız elinizden alınır ve salondan çıkartılırsınız."

Hakimin uyarısıyla zar zor sakinleştirilen Rıza kudurmuş köpek gibi burnundan solumaya devam ederken Okan'a kaydı gözüm. Aynı duygusuz ifade Ceren'in geldiği andan itibaren değişmemişti. Bu şekilde kurtulamayacaklarını o da biliyor olmalıydı. Rıza Sorgun'un hayatlarını mahvettiği bu iki kardeş şimdi nefretlerini sadece babalarına kusuyorlardı.

AHRAS (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin