''Ne yapıyorsun?''
Olduğum yerde sıçrarken ellerimden biri kalbime yükseldi. Derin bir nefes alırken olduğum yerde biraz kenara kayarak arkama döndüm. Joy büzdüğü dudakları ve kaldırdığı kaşlarıyla bana bakıyordu. Mükemmel görünüyordu. Daima açık bıraktığı saçlarını şimdi arkasında gevşekçe toplamış, omuzları açık elbisesinin tenini olabilecek en iyi şekilde sergilemesine izin vermişti. İç çekmemek için kendimi tuttum. Güzel bir kızdı. Her zaman öyleydi. Ama bazı günler bu güzelliği böyle gözüme çarpınca kalbim sıkışıyordu. Ve bu bana kendimi berbat hissettiriyordu. Öyle hissediyordum çünkü biliyordum ki Joy'u ne kadar seversem seveyim bir yanım onu hep böyle küçük küçük kıskanmaya devam edecekti.
Ama bu kıskançlık o an için görmezden gelebileceğim kadar zayıftı. Çünkü yakalanmıştım. Bu yüzden yapabileceğim tek şeyi yaptım. Gülümsedim. Az önce şüpheli bir şekilde arkasına saklandığım duvarın ardından koridoru gözetlemiyormuş gibi gülümsedim hem de.
''Joy. Ne yapıyorsun burada?''
Kaşları çatılırken gülümsedi. Onun gülümsemesi benimkinin aksine temkinli değil tamamen doğaldı. Birazdan ne kadar sevimli olduğumu tiz bir sesle haykırıp yanaklarımı sıkacakmış gibi olanlardandı.
''Arkadaşıma uğrayacaktım ama ders saatlerini karıştırmışım sanırım. Sınıf boştu çünkü. Ee...'' dedi.
Sesi şimdi biraz şüpheci çıkıyordu işte. Elleri beline kaydı. Ben hareketlerini izlerken o etrafımda yarım tur kadar dönüp koridora yöneldi. Az önce gözetlediğim koridora dikkatli bir bakış attı. Neye, kime, baktığımı anlamış olacak ki yeniden bana dönerken gülümsemesi solmuş yüzüne meraklı bir ifade yerleşmişti.
''Bir sorun mu var?''
Ofladım. Bedenimi, ardında saklanmaya devam ettiğim duvara yasladım.
''Kim Jongin'den kaçıyorum.''
Dürüstçe itiraf ettiğim şey Joy'u şaşırtmamıştı. Ama anlaşılan meraklandırmıştı.
''Neden? Sana bir şey falan mı söyledi?''
Sesi Chanyeol'un yapacağı gibi sinirli bir tona bürünmemişti. Karşımdaki kız dürüstçe beni sıkıntıya sokan bir şey olup olmadığını soruyordu. Bu, kızın bana bunu yaptığı her seferinde olduğu gibi canımı yaktı. Joy iyi biriydi. Benimle sırf Chanyeol'un en yakın arkadaşı olduğum için değil, ben olduğum için ilgileniyordu. Gerçekten iyi biriydi. Bense ona ihanet ediyordum. Evet. Yaptığım şey kesinlikle buydu ve Joy bunu hak etmiyordu. Berbat biriydim. Karşı koymaya çalıştığım ve her seferinde daha beter bir yenilgi yaşadığım bu duygular beni berbat birine dönüştürüyordu. Oysa aşk için masum bir duygu derlerdi. Değildi. Aşk her zaman masum bir duygu değildi işte.
''Hayır sadece... Chanyeol bu aralar biraz daha hassas. Nasıl olduğunu biliyorsun. Oğlanı yanımda bile görse kafayı yiyor.''
Gözlerini devirdi. Chanyeol'u aşırılıklarından yorulan tek kişi ben değildim. Joy da erkek arkadaşının bu hallerinden hem yorulmuştu hem de bu duruma üzülmekten kendini alıkoyamıyordu. Benim gibi.
''Bir yardım alması gerekiyor.''
Bana mı söylüyordu emin değildim. Daha çok kendi kendine konuşuyormuş gibi mırıldanmıştı. Ama dalgın bir şekilde söylediği cümlenin ardından beni bulan bakışları dudaklarımı bir soruya aralamama neden olmuştu.
''Ne demek istiyorsun?''
''Kendini mahvediyor Sehun. Bazen bambaşka, hiç tanımadığım birine dönüşüyor. Ve en zoru da onun aslında öyle biri olmadığını bilmek. Chanyeol'dan bahsediyoruz. Etrafındaki asalakların aksine o kimseye durup dururken asla sataşmaz. Ama yapıyor. Bu yüzden geçmişiyle yüzleşmeli. Profesyonel bir yarım almalı. Korkuyorum. Sonunda onun bir daha asla eski Chanyeol olmayacak kadar kendini kaybetmesi fikri ödümü koparıyor.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Black Dahlia
Fanfiction''Sehun.'' dedi. Göz kapaklarım titredi ama açmadım. Konuşsam sesim de titrerdi hatta. Konuşmadım. ''Bak. Bir erkeği öpersen böyle hissedersin.'' Ben üzerime yıkılan bütün duvarlarımla kendi enkazımda ezilirken söyledi. Bir erkeği öpmek böyle mi hi...