Bölüm 6

110 18 24
                                    


''İyi misin Hun?''

Yemekhaneden apar topar çıkardığımız uzun bedeni binanın arkasından ağaçlık alana sürüklemiş ve o biraz olsun sakinleşene kadar sessizce bir ağacın altında öylece oturmuştuk. Etrafımızda kimsecikler yoktu. Başka zaman olsa yaprakların arasından sızıp ara ara yüzümüzü okşayan güneşin tadını çıkarırdım ama şimdi bunu yapmaktan fersah fersah uzaktım. Hiçbir şeyin tadı yoktu çünkü. Ve bu herkes için öyle olmalıydı ki o ana kadar kimse konuşmaya çalışmamıştı bile. Sonunda ne kadar sürdüğünü bilmediğim sessizliği bozan kişi Joy olmuştu. Endişeli bakışlarıyla bedenimi hızlıca süzüp sormuştu. Başımı sallayıp onu onayladım. İyi değildim. Ama hiçbirimiz değildik. Ve burada endişe duyulacak kişi ben olmamalıydım.

''Elbette iyi değil. Ona bir bak. Rengi solmuş.''

Chanyeol söyleyince Joy'un ifadesi oğlana dönene kadar tamamen değişti.

''Aptal mısın? Bak bu defa ciddi ciddi soruyorum. Cidden aptal mısın?''

Joy sinirliydi. Hem de fena sinirliydi. Belki de onunla tanıştığımdan bu yana kızı ilk kez böyle görüyordum. Elleri kucağında birbirlerine sıkıca dolanmış halde öylece Chanyeol'un yanında oturuyordu. Yüzündeki kızarıklık dışarı çıktığımızdan şimdiye biraz bile azalmamıştı. Hızlı hızlı nefes alıp veriyordu ve kaşları çatılmıştı. Omuzuna kadar gelen ve az öncesine kadar bağlı tuttuğu saçlarını şimdi açmış, ara ara sağa sola savuruyordu. Kızgındı evet. Chanyeol'la çok sık olmasa da ara ara tartışırlardı ama dediğim gibi kızı bu kadar sinirli ilk görüşümdü. Ve dürüstçe itiraf ediyordum ki bu seferkini Chanyeol çok fena hak etmişti.

''Soru mu bu da?'' diye atıldım. Chanyeol'un Joy'a cevap vermek için aralanan dudakları kapanırken karşısında oturan bana döndü. ''Aptal tabii. En büyüğünden hem de.''

''Hun sen de mi?''

Kollarımı göğsümde birleştirdim. Ben Joy'un aksine dışarıdan daha sakin görünüyor olmalıydım. Çünkü içimdeki siniri dışarı vurmak için fazla sersem hissediyordum. O ana kadar yaşananları hala inkar ediyordu bir tarafım. Ama olan olmuştu. Chanyeol sonunda, bir gün yapacağından emin olduğum, o şeyi yapmış ve fiziksel şiddete başvurmuştu. Bunun daha önce yaptıklarından çok daha farklı sonuçları olacaktı. Benim de Joy'un da kendimizi kaybetme eşiğine gelmemiz bundandı işte.

''Evet ben de. Delirdin mi Yeol? O kadar insanın arasından o herife nasıl vurursun? Kalabalığı da geç. Bir insana nasıl vurabilirsin? Bu sen değilsin.''

Değildi. Bu benim tanıdığım arkadaşım olamazdı. Çünkü benim tanıdığım adam küçükken görmeden ezdiği karıncaların ardından bile hala ağlayabilen biriydi. Böyle bir anda kendini kaybeden, şuursuzca hareket eden biri değil.

''Ne yaptığını görmediniz mi?''

Büyüyen gözleri bir beni bir de Joy'u şaşkınca süzerken elleri havalandı. Heyecanlı bir konuşmaya başlayacağı her zaman yaptığı gibi rasgele iki yana hareket etmeye başladı elleri.

''Evet gördüm. Ama kabul et sen başlattın. Her zamanki gibi.''

Joy bir hırsla söylediği şeyin ardından derin bir nefes aldı. Chanyeol'un duraksadığını gördüm. Birkaç saniye için bütün hareketlerine son vermiş hatta görebildiğim kadarıyla nefes almayı bile bırakmıştı. Alınmış olmalıydı. Joy onu böyle açık açık suçladığı her an yaşanırdı bu.

''Bu kez ileri gitti.''

Chanyeol kendini toparladığı o birkaç saniyenin ardından devam etti.

''Neyse ne.'' Diye araya girdim. Konudan sapmaya başlamışlardı. ''Suçlu kim diye aramak anlamsız. Şimdi yapmamız gereken ne yapacağımızı düşünmek. Okulda şiddetin kabul edilmediğini biliyorsun. Bu olay yönetime giderse bursundan olursun. Hatta olay uzayıp okuldan atılmaya kadar varabilir. Geçen sene olanları biliyorsun.''

Black DahliaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin