"Ayakların geri geri gidiyor sanki."
Güldüm. Sesimin bu kadar neşeden uzak çıkması beni şaşırttı ardından. Yavaşça sustum. Parmaklarıma sıkıca dolanan parmakları bir an için tutuşunu sıkılaştırdı. Onunla el ele hala bütün bedenimizi titretmeye devam eden bu soğuk havada evimize yürüyorduk. Yanımızdan geçen tek tük insan dışında sakin ve sessizdi sokak. İç çektim. Başımı hafifçe kaldırıp birkaç saniye gökyüzüne baktım. Karanlıktan başka hiçbir şeyin görünmediği gökyüzüne. Ay bile yoktu. Sahi ay neredeydi?
"Abim beni bekliyordur. Onu sebepsizce suçladım."
Sebepsizce değildi belki. Hala içimde bir yerlerde ona karşı hissettiğim bir öfke vardı. Ona da ailemin geri kalanına da. Hatta Chanyeol'un ailesine de. Yine de bu akşam sarf ettiğim kelimelerin yersiz olduğunu kendi kendime itiraf ediyordum. Kendimi kaybetmiştim. Biraz da öfkeme yenilmiştim sanki. Chanyeol için adil olmadığımızı düşünüyordum çünkü. Hiçbirimizin. Ben de dahil.
"Abinin seni anlayacağına eminim."
Başımı iki yana salladım. Jongin'e Chanyeol ve Junmyeon'la tartıştığımızı söylemiştim sadece. Aslında orada, o soğuk betonun üzerinde uzanıyorken esmer bağrış çağırışlarımızın kendisine kadar ulaştığını itiraf etmişti. Neden kavga ettiğimizi kelimelerimiz ona net ulaşmadığından anlayamamıştı ki bu beni rahatlatmıştı. Chanyeol'a olanları daha kendi içimizde halledemiyorken olayın bir başkasına intikal etmesi hoş olmazdı. Zaten Jongin de neden kavga ettiğimizi sormamıştı bile. Bu konu hakkında rahatsız hissettiğimi anlamış olmalıydı. Ben de sadece Chanyeol'un geçmiş bir travması olduğunu ve bunun için yardım almasını istediğimi söylemiştim. Hiçbir detaya girmeden.
Nedenini bilmese de tartışma sonrası Chanyeol'un ardından benim de apar topar evden çıktığımı görünce endişelenip arkamdan gelmişti. Tüm bunlara şahit olması konusunda ne hissedeceğimden emin olmadığım birkaç saniyenin ardından aklıma ilk geleni yapmış ve ona teşekkür etmiştim. Bu akşam arkamdan gelmese ne halde olurdum emin bile olamıyordum çünkü. O soğuk ve ıssız odada beynimdeki onlarca düşünceyle kafayı yemeyeceğimin hiçbir garantisi yoktu.
"Abimi tanımıyorsun. Beni yanında gitmeye zorlarsa şaşırmam. Muhtemelen şimdi kafasında onlarca soru işaretiyle beni bekliyordur. Chanyeol'la neden böyleyiz? Bana neler oluyor? Neden birden bu konulardan bahsediyorum? Daha nicesi."
"Muhtemelen senin için endişeleniyordur Sehun. Ben bile sadece kulak misafiri olmama rağmen Chanyeol'la birbirinize sesinizi bu kadar yükseltmenize şok oldum. Onun yaşananların yarısından haberi dahi yok."
"Abimi mi koruyorsun?"
"Sadece onu anlayabiliyorum. Sakinleşip onunla konuşmana ihtiyacı var. Yoksa o sorular katlanacak."
Derin bir nefes aldım. Jongin'in tutuşu yeniden sıklaştı. Yanında olduğumu göstermeye çalışıyor gibiydi. Gülümseyip ona döndüm.
"Ondan özür dileyeceğim. Oldu mu?"
Dudaklarını birbirine bastırıp başını sallayarak onayladı beni. Yeniden önüme dönerken gülümsemem büyümüştü. Aklıma başka bir isim düşene kadar.
"Chanyeol'u kırdım."
"Atlatacaktır."
"Ciddiyim Jongin. Benden nefret ediyor şu an. Onu anlamadığımı düşünüyor. Bir daha yüzüme bile bakmayacak."
"Harika olur."
"Kes şunu. Ciddiyim dedim. Tanrım nasıl bir aptalım! Ne hissedeceğini düşünmedim bile."
"Yapman gerekeni yaptın. Üzgünüm ama geç bile kaldınız. Birilerinin bir şeyleri yüzüne vurması gerekiyordu."
"Chanyeol hassas biri."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Black Dahlia
Fanfiction''Sehun.'' dedi. Göz kapaklarım titredi ama açmadım. Konuşsam sesim de titrerdi hatta. Konuşmadım. ''Bak. Bir erkeği öpersen böyle hissedersin.'' Ben üzerime yıkılan bütün duvarlarımla kendi enkazımda ezilirken söyledi. Bir erkeği öpmek böyle mi hi...