"Eve gidiyoruz."
Bir adım ötemdeki Joy omuzlarından aşağıya dökülen saçlarını savura savura yürürken neşeyle söyledi. Gözlerimi devirdim. Yine de sessiz kalmayı sürdürdüm çünkü hem sonunda hastaneden çıkmama izin vermişlerdi hem de o küçük odada beni kızarık gözlerle, Chanyeol'u daha önce hiç olmadığı kadar durgun görmelerine rağmen kimse tek kelime etmemişti. Joy'un hemen yanında, biraz önümüzde yürüyerek bizi bahçede park ettiği arabasına yönlendiren Chanyeol'a kısa bir bakış attıktan sonra tam yanımda yürüyen Jongin'e baktım. Benim ona baktığımı fark etmiş olacak ki o da bana döndü. Yüzünde anlam veremediğim bir ifade olmasına rağmen gülümseye çalıştım. Karşılık vermedi. Aniden yeniden önüne dönmesiyle kaşlarım yavaşça çatıldı. Ne olmuştu şimdi?
Elim koluna uzandı. Yavaşça gömleğinin bir ucunu çekiştirip durdum. Ama o sanki hiçbir şey hissetmiyormuş gibi yürümeye devam etti. Ellerimi göğsümde birleştirip önüme döndüm. Dudaklarımı birbirine sıkıca bastırdım. Yapmasam duramayıp bir şeyler söyleyecektim çünkü. Chanyeol tam önümüzde yürürken hem de.
Kim Jongin'in beklenmedik tepkisinin şaşkınlığını hala üzerimde atamamışken adımları yavaşlayan Chanyeol'a uyup durdum. Yürürken sadece onu izleyip etrafa pek dikkat etmediğim için önünde durduğumuz arabanın onunki olduğunu da ancak o bir adım yana kayınca fark etmiştim. Joy gülümseyerek ön koltuğa geçerken Chanyeol'a baktım. Arabanın etrafında dolanıp şoför koltuğuna oturmadan önce benim için kapıyı açtı. Ama ben sessiz isteğine uyup arabaya binemedim çünkü hemen yanımdaki bir hareketlilik her şeyi boş verip o tarafa dönmeme neden olmuştu.
"Dur." Dedim ne yaptığıma zerrece dikkat etmeden kolunu hızlıca tutarken.
Ardından hepimiz duraksadık. Kendi halime şaşıran ben de, arabanın kapısını hala açık tutmaya çalışan Chanyeol da, o yanımdan uzaklaşmaya çalışırken aniden kolunu kavradığım Jongin de. O soğuk havada, hiçbir şeyin farkında olmayan Joy kafasını ön koltuktan uzatıp ne yaptığımızı sorana kadar sessiz birkaç saniye geçti.
"Nereye?" dedim Joy'un sesiyle adeta kendime gelirken.
Ellerim kendime gelir gelmez esmerin kolundaki tutuşunu bırakmıştı. Yutkundum. Şaşkın ifadesini bozmadan bana bakmaya devam eden esmere baktım yeniden. Az önceki hareketim onu da şaşırtmış olmalıydı.
"Eve." Dedi amacımın ne olduğunu sorgulayan bir ses tonuyla.
Az önce bir cesaretle yaptığım hareketin aksine bir sonraki cümlemi kurmam o kadar kolay olmamıştı. Duraksayıp devam etmeden önce derin bir nefes almam ve kuruyan dudaklarımı dilimle ıslatmam gerekmişti.
"Aynı yere gidiyoruz."
Üzerimdeki gerginliği kim olsa fark ederdi. Kısık ve tereddütlü sesim bunu saklamaktan fazlasıyla uzaktı üstelik. Jongin ve elbette ki Chanyeol da anlamıştı haliyle. Esmerin yüzünde yaptığımdan hoşnut olduğunu sergileyen bir gülümseme belirirken Chanyeol yüzünü ifadesiz tutmak için kendini zorluyor gibi görünüyordu. O an onu ne kadar endişelendirdiğimi de anladığım andı. Arkadaşımı gerçekten de fena endişelendirmiş olmalıydım ki Jongin'i üstü kapalı bizimle gelmeye davet etmeme değil ses çıkarmak bir yana tepki vermemeye bile çalışıyordu. Bundan güç alarak arkamı dönüp arabada Chanyeol'un yerleşmemi beklediği koltuğa oturdum.
"Hadi." Dedim bu kez çok daha sakin bir şekilde.
Chanyeol'un gözlerini devirdiğini görsem de sessiz kalmaya devam ederek arabanın kapısını bırakıp sürücü koltuğuna geçti. Oturduğum yerde yana kayarak Jongin için yer açtım. Otururken yüzüne beliren zafer ifadesine gözlerimi devirip bacağını dürttüm. Gülümsemesini biraz olsun bozmadan omuz silkti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Black Dahlia
Fanfiction''Sehun.'' dedi. Göz kapaklarım titredi ama açmadım. Konuşsam sesim de titrerdi hatta. Konuşmadım. ''Bak. Bir erkeği öpersen böyle hissedersin.'' Ben üzerime yıkılan bütün duvarlarımla kendi enkazımda ezilirken söyledi. Bir erkeği öpmek böyle mi hi...