Bölüm 18

96 16 14
                                    

"Ne oldu dedin?"

Şaşırmıştı. Bedeni bana doğru eğilirken sordu. Haklıydı. Şaşırmakta haklıydı çünkü bir ihtimal deyip aradığım Joy'dan izin alabilmek beni de şaşırtmıştı. Yalvarır yakarır yine de olumsuz cevap alırım diye düşünüyordum çünkü. Ama olmamıştı. Joy tüm sevimli olma çabalarımı bir süre sessizce dinleyip beni kıvrandırmış ardından tamam demişti. Oğlanlarla bu akşam dışarı çıkıp içmemize izin vermişti. İnanılmazdı.

"Yun'u ara." Dedim üzerimde hala şaşkınlığımı taşırken.

Chanyeol heyecanla telefonuna sarılırken ben de yeniden odama adımladım. Güneş batmak üzereydi. Berbat bir gün geçiriyordum. Chanyeol'u evden çıkaramamış, Jongin'i odamda beklemeye zar zor ikna etmiştim.

Esmer oğlan hala odamdaydı ve büyük ihtimalle birkaç saat öncesinde olduğu gibi surat asıyordu. Çeşitli bahanelerle yanına gidip söylenmelerini dinlememin de telefonda sürekli mesaj atarak beni taciz etmesine ses çıkarmamamın da huysuzluğuna bir etkisi olmamıştı haliyle. Ben de son çare olarak Joy'u aramış ve yalvarıp yakarmıştım. Bu da işe yaramayacak olsa bayılma numarası yapmayı planlıyordum. Çünkü Jongin'i birkaç dakika daha o odada tutabileceğimden emin değildim. Ama neyse ki gerek kalmamıştı. Ve şimdi bu mutlu haberi esmerle paylaşmaya gidiyordum.

Odanın kapısını aralamadan arkama temkinli bir adım attım. Chanyeol şaşkınlığını telefondaki arkadaşıyla paylaşmakla meşguldü. Bu heyecanlı hallerini izlerken kapının önünde birkaç saniye fazladan zaman geçirdim. Ardından bugün defalarca yaptığım gibi usulca içeri süzüldüm.

Jongin yatağımda uzanıyordu. Gözlerini kısmış tavanı izliyordu. Defalarca kez sessiz olmasını tembihlediğim halde odamdaki duşu kullanmış, siyah bir tişörtümü ve eşofman altımı üstüne geçirmişti. Saçlarını havluyla olabildiğince kurulamıştı. Dolayısıyla kabarmış, birbirine karışmış saçları şimdi yastığıma öylece yayılmıştı. Kapının açıldığını duymuş olsa da bu tarafa dönmedi. Sessizce iç çektim. Huysuzluğu biraz olsun azalmamıştı.

"Jongin." Diye mırıldandım yatağa doğru ilerlerken.

Hımladı. Bakışları hala tavandaydı. Dudaklarımı birbirine bastırdım. Yatağın hemen yanına çöküp kolunu dürttüm.

"Birazdan çıkıyoruz."

"Joy'la konuştuğunu duydum."

Gözlerimi devirdim. Bana neden tavır yapıyordu anlamıyordum. İzin almadan evime giren kendisi değil miydi? Üstelik balkondan evine geçmemiş yatak odama sığınmıştı. Ne yapmamı bekliyordu?

"Surat asmayı kes artık. On beş dakikaya çıkıyoruz. Sen de evine geçersin."

"Bir saat demiştin. Günümün yarısını burada senin Chanyeol'la eğlenmelerini dinleyerek geçirdim."

"Bu kadar süreceğini nerden bilebilirdim? Erken gider diye düşündüm ama canı sıkılmış olmalı ki kaldı. Kovsa mıydın?"

Bir hışımla yüzü bana doğru döndü. Dudakları hala sarkıktı ve şimdi kaşları da çatılmıştı.

"Yapsaydın. Beni kovuyorsun. Onu da kovabilirsin. Ama gitmemesi işine geliyor. Kurtulacağım diye palavra atıp duruyorsun ama yanında aptal bir aşıktan başka bir şey olamıyorsun. Geri zekalı herif. Nasıl bu kadar kör olabiliyor onu da anlamıyorum."

"Şşt. Sessiz ol. Duyacak."

Yükselen sesi yüzünden uyarmak zorunda kalmıştım. Gözlerini devirdi.

"Ee. Nereye gidiyorsunuz?"

Omuz silktim.

"Bilmiyorum. Genelde gideceğimiz yeri Yun belirler. Muhtemelen okulun yakınlarında bir yerlerde oluruz." Umursamaz dursa da üzerimdeki bakışlarından beni dinlediği anlaşılıyordu. Gülümsedim. "Şimdi hazırlanmam lazım."

Black DahliaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin