''Tavuk.''''Tavuk.''
Yanımda yükselen kalın ses o yöne doğru kısa bir bakış atıp yeniden önüme dönmeme neden oldu. O an Joy'a bir küfür savurdum içimden. Kitabını unuttuğunu söyleyip beni sınıfa geri göndermemiş olsaydı Kim Jongin'le aynı sırada arka arkaya düşmezdim. Oğlanın yanında durmak bile gerilmeme neden oluyordu.
Dün akşamımı buna harcamıştım. Onu tam karşımda görecek olsam ne yapıp ne tepki verecektim? Cevap bulamamıştım. Ve dün akşamımda canım bir de buna sıkılmıştı işte. Hatta fena sıkılmıştı. Bir anda, sabahın bir vaktinde beklemediğim bu patlaması beni allak bullak etmişti belli ki.
Üstelik saklamayı bile becerememiş bugün daha ilk derste Chanyeol'a da yakalanmıştım. Tabii ona da anlatamayacağım için iyice saçmalamış en sonunda inanıp inanmamasına umursamayarak uykusuz olduğum yalanını söylemiştim. Chanyeol inanmamıştı elbette. Ara ara benimkileri bulan kısık gözlerine bakılırsa hiç inanmamıştı hem de. Ama dediğim gibi umurumda değildi.
Şimdi zerrece sahip olmadığım o umursamazlığın yokluğu dudaklarımı ısırmama neden oluyordu. Yine de duruşumu bozmadım. Aptalca davranmaya niyetim yoktu. En azından o aptallıkların daha fazlasını yapmaya. Bir de Chanyeol bakıyor mu diye etrafımı kontrol etmeye.
''Tek porsiyon kaldı. Hanginiz alıyor?''
Koca üniversitede her gün yüzlerce insanla uğraşmaktan bıkmış olmalıydı ki karşımızdaki adam elinde servis kaşığıyla bana ve yanımdaki oğlana bakarken sıkılmış görünüyordu.
''O alabilir. Ben spagetti alayım.''
Başka bir şey demeden elindeki tabldotu uzatıp yemeğimin servis edilmesini bekledim. İtiraz etmedi. Ona karşı gösterdiğim bu küçük nezaketi sessizce kabul edip onun da yemeğini sessizce aldığını gördüm.
Konuşmadık. İkimiz de. Ben ne söyleyeceğimden bile emin değildim. Bir özür falan bekliyor muydu mesela? Onu bile bilmiyordum. O ise... Büyük ihtimalle hala sinirliydi. En azından ben öyle düşünüyordum. Çünkü dün akşam kafamda kurduğum bütün senaryolar esmerin bana bağırıp çağırmasıyla son buluyordu.
Yemek sırasını terk eder etmez gözlerim her zamanki masamızı boş bulup bulmadıklarını anlamak için Chanyeol ve Joy'u aradı. Oradaydılar. Girişe en uzak ve kalabalıktan en uzak masada. Gözlerimi devirdim. Oğlan her zamanki gibi hemen yanına oturttuğu kız arkadaşıyla flörtleşmekle meşguldü.
''İnsanlar yemek yiyor.''
Chanyeol'un hemen karşısındaki boş sandalyeye yerleşirken söyledim. Karşılığında sadece küçük bir omuz silkme almam beni şaşırtmadı. Chanyeol yeniden, bütün dünyası ondan ibaretmiş gibi Joy'a dönerken yeniden göz devirmekten kendimi alıkoyamadım.
''Kitabın.''
Joy'a unuttuğu kitabını uzatırken o, en azından erkek arkadaşının aksine gülümsedi.
''Bir tanesin Hun.''
Başımı sallayıp çatalıma biraz makarna doladım.
''Ah evet. İnanmıyorsan ona sor.''
Chanyeol az önce çok önemli bir şey hatırlamış gibi aniden doğrulup beni işaret ederken ağzıma tıkıştırdığım makarnayı yavaşça çiğnedim. Oğlanın bu ani heyecanlarına alışkındım. Arkasından hiçbir zaman bu heyecanına değecek kadar büyük bir şey geldiği olmamıştı. Bu yüzden Joy derin bir nefes alıp bana dönerken ne diyeceğini o kadar da merak ettiğim söylenemezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Black Dahlia
Fanfiction''Sehun.'' dedi. Göz kapaklarım titredi ama açmadım. Konuşsam sesim de titrerdi hatta. Konuşmadım. ''Bak. Bir erkeği öpersen böyle hissedersin.'' Ben üzerime yıkılan bütün duvarlarımla kendi enkazımda ezilirken söyledi. Bir erkeği öpmek böyle mi hi...