Bölüm 52

108 13 26
                                    

"Evet. İstediğin gibi pizzamızı da yedik. Başka bir arzun var mı?"

Sabırsızlığımı saklayamamam ona komik gelmiş olmalıydı ki güldü. Elleri balkonumun korkuluklarını daha sıkı kavrarken öne doğru gerindi. Ardından yeniden aynı pozisyonuna dönmesini, kolunu korkuluğa dayayıp öne yaslanmasını, izledim. Yüzüne huzur dolu bir gülümseme yerleşti. Bu az önceki huysuzluğumdan kurtulup benim de gülümsememe neden oldu. Aynı anda esen serin rüzgar yüzümü yaladı. Kalın hırkama daha sıkı sarındım. Chanyeol ise benden çok daha ince giyinmesine rağmen üşüyormuş gibi görünmüyordu.

"Yeol? Hadi ama."

"Fazla meraklısın." Dedi yüzünü buruşturup bana kısa bir bakış atarken.

Gözlerimi devirdim. Yer değiştirmiş olsak aynısını hatta daha fazlasını yapacağından emindim çünkü.

"Nasıl geçti randevun anlatacak mısın yoksa beni biraz daha süründürmeye devam mı edeceksin? Ona göre gidip kahve demleyeceğim."

Yeniden güldü.

"Tamam. Öyle çok bir şey bekleme. Çünkü beklediğin gibi derin bir sohbet olmadı. Sadece beni tanımak istediğini söyledi. Önce basit şeylerden bahsettik. Okuldan falan. Sonra biraz eskiye döndük. O kadar. O günü anlatmadım. Tam değil. Üstünkörü bahsettim sadece."

"Yani?"

"Yanisi şimdilik bir sorun yok. Adam beklediğim gibi değildi."

"Ne bekliyordun ki?"

Sesimin hafif alaycı çıkmasını engelleyememiştim. Ama Chanyeol umursamadı.

"Bilirsin işte. Beni zorlayacağını falan beklemiştim. Konuşmak için. Ama açtığımız her konunun ardından istersem durabileceğimizi söyleyip durdu. Beni bir yere falan da tıkmadı. Sadece birkaç ilaç verdi." Şaşkın bakışlarımı fark etmiş olacak ki açıkladı. "Ani sinirlenmelerim travmama bağlı olabilirmiş. Bu yüzden şimdilik hafif sakinleştiriciler verdi. Gerekmedikçe kullanmama şartıyla tabii."

"İyiydi yani?" dedim yavaşça.

"İyiydi."

Gözleri söylerken benimkini buldu. Rahatlamanın etkisiyle derin bir nefes aldım.

"Bir sonraki randevumuz haftaya. Ne kadar daha sürecek emin değilim ama şimdilik sorun yok gibi."

"Bu bir tedavi Yeol. Sıkıldığını falan söyleyip bırakamazsın. Duydun mu? Söz verdin bize."

"Doktor bile daha anlayışlı. Üstelik benimle uğraşan kişi kendisi olmasına rağmen."

Suçlarcasına konuşmasını umursamadım. Biri onu zorlamasak kılını bile kıpırdatmazdı çünkü. Doktor onu bizim kadar tanımıyordu sonuçta.

"İyi olacaksın." Dedim ondan çok kendime. "O zaman biz de sonunda rahat bir nefes alabileceğiz."

"Bu kadar mı..?"

Duraksadı. Doğru kelimeyi aradığını fark ettiğim için ben de sessiz kaldım. Bir de sesindeki o tını hoşuma gitmemişti.

"Rahatsızdınız? Benden yani?"

Bedenimi tamamen ona çevirdim. Ona döndüğümü fark ettiğinde bakışları önünde var olmayan manzaradan bana çevirdi. Gözlerinde merak gördüğümde için burkuldu. Yine de gülümsemeye çalıştım.

"Senden mi? Aptal mısın? Rahatsız olsaydık yanında birimiz bile olmazdı. Senden değil dönüşmeye çalıştığın insandan rahatsızdık. Çünkü o şerefsizi zerre tanımıyorum. Ama seni tanıyorum." Dedim işaret parmağımla göğsünü dürterek. "Sen öyle biri değilsin. Birinden nefret edecek biri değilsin."

Black DahliaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin