"Kimin evi bu?"
Joy arabanın kapısını kapayıp inerken söylediğinde yüzünde dehşete düşmüş bir ifade vardı mıydı emin değildim. Ama benim vardı. Çünkü neredeyse dehşete düşmüştüm. Uzun süren, hatta başka bir şehre gittiğimizi düşüneceğim kadar merkezden uzak kalan bu yere gelene kadar Chanyeol'a defalarca kez nereye gittiğimizi sormuş, bir cevap alamamıştım. Ama böyle bir yere geleceğimizi tahmin bile edemezdim. Kendime hak da vermiştim. En azından içinde yanan ışıklar olmasa tamamen terk edilmiş gibi görüneceğinden zerre şüphemin olmadığı bu evin önünde durana kadar. Burası bütün tahminlerimin dışında olurdu zaten.
Chanyeol yüzünde büyük bir gülümsemeyle karanlık alanın ortasındaki tek ışık kaynağı eve bakarken kız arkadaşını duymamış gibi duruyordu. Geçen günkü kavgadan kalan yaraları neredeyse tamamen geçmişti. Sağ gözünün altında kalan o çok hafif kızarıklığı da Joy kapatıcısıyla ustaca halletmişti.
Yüzümü buruşturup arabayı kenarına park ettiğimiz, ve bizim gibi ondan fazla daha arabanın olduğu, geniş asfalt yol boyunca titreşen sokak lambalarına baktım.
"Chanyeol." Dedim Joy'un şaşkın sesini taklit edercesine. "Tanrı aşkına ne işimiz var bu hiçlikte?"
Etrafta başka tek bir bina bile yoktu. Boş bir alan, o alanın ortasındaki ev ve evin arkasındaki sık ağaçlar dışında hiçbir şey yoktu burada hatta. Evin içinde bulunduğu alanı bakımsızlıktan kurumuş otlar işgal etmişti. Aynı bakımsızlığın, yükselen duvarların arkasını göremesem de evin bulunduğumuz yerden geniş görünen bahçesinde bizi karşılayacağından neredeyse emindim. Yaklaşık 100 metre ötemizde duran eve ve biraz uzağında nereye kadar uzandığını bilmediğim o ağaçlık alan bana hiçbir şekilde güven vermiyordu. Burada, böyle bir yerde kim yaşıyordu ki?
"Parti burada çünkü." Dedi önce bana bakarak. "Ve burası kimsenin evi de değil."
Joy'a söyleyerek konuşmasını tamamladı ve eve doğru uzanan dar toprak yola doğru hareketlendi. Oflayarak arkasından onu takip ederken omzumda bir ağırlık hissettim. Minho hemen yanımda kolunu omzuma atmış adımlarıma ayak uydururken neşeli sesiyle Chanyeol'un denemeye zahmet dahi etmediği açıklamayı yaptı.
"Eski bir ev. Oldukça da ünlü. Bu zamana kadar kimse satın almadığı için emlakçı en azından biraz para kazanmak için ara sıra üniversite öğrencilerine kiralıyor. Elbette ki çoğu evi böyle partiler için kullanıyor. Cidden duymadın mı daha önce?"
Başımı iki yana salladım. Saçmaydı ama fikrimi kendime sakladım. Bir süre önümüzde el ele sessizce konuşarak eve yaklaşan Chanyeol ve Joy'u izledik.
"Ev hayaletli diye söylenti çıkarmış öğrenciler hatta. Satılmasın diye."
Minho'nun ev hakkında bildiği bu gereksiz bilgiler gülmeme neden olurken ona kısa bir bakış attım. Kaşlarını kaldırıp indirdi. Gözlerimi devirdim.
"Kaç kişi var içeride?"
Şüpheyle sordum. Önüne dönüp gözlerini kıstı.
"Duyuyor musun?" diye sordu.
Birkaç metre ötemizde kalan çift kanatlı, büyük bahçe kapısına adımlamayı bırakıp durdum. Aynı anda Joy ve Chanyeol eski, ahşap kapıyı ittirerek bahçeye girdiler.
"Neyi?" diye sordum şüpheyle.
Omzumdaki kolunu çekip karşıma geçti. Bulunduğumuz yere kadar ulaşan loş ışığın yansıdığı yüzünde küçük bir gülümseme vardı.
"Yüksek müzik? Aşırı kahkahalar? Ya da tartışma sesleri?"
Başımı iki yana salladım yeniden. Söylediği şeyi algılamanın verdiği rahatlıkla ben de gülümsedim. Omuz silkip yeniden hareketlendi ve diğerleri gibi bahçe kapısını hızla geçti. Haklıydı. Hafif bir uğultu vardı evet ama bu kadarıyla bile bizi bekleyen şeyin çılgın bir parti olmadığını söyleyebilirdim. Bu iyi bir şeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Black Dahlia
Fanfiction''Sehun.'' dedi. Göz kapaklarım titredi ama açmadım. Konuşsam sesim de titrerdi hatta. Konuşmadım. ''Bak. Bir erkeği öpersen böyle hissedersin.'' Ben üzerime yıkılan bütün duvarlarımla kendi enkazımda ezilirken söyledi. Bir erkeği öpmek böyle mi hi...