''Emin misin?''
Dudaklarımı büzüp elimi suya tekrardan daldırdım. Hafifçe yükselttiğim elimle avucuma dolan ılık su yavaşça yeniden küvete döküldü. Çıkan sesle gülümsedim. Günler sonra ilk defa bu kadar rahat, ilk defa bu kadar huzurluydum. Öyle ki bitirmediğim araştırma ödevimi de artık yapılması gereken aylık ev alışverişini de boş vermiştim.
Esmerin evinden gelir gelmez banyoya koşturmuştum. Yasemin kokulu bir tütsü yakmış, içini sıcak su ve banyo köpüğüyle doldurduğum küvete girmiştim. İlk dakikalarda anında gevşememi sağlayan olan sıcak su şimdi yavaştan ılımaya başlamıştı ama umurumda değildi. Jongin yapmayacağını söylemişti çünkü.
Ne bildiklerini Chanyeol'a söyleyecek ne de arkadaşımı yönetime şikayet edecekti. Böylelikle de günlerdir aklımı sürekli meşgul eden ve delirmeme neden olacak ne varsa bir anda yok oluvermişti. Ve ben de kendimce bunu kutluyordum.
Ah. Bir de şu an Chanyeol'la konuşuyordum. Elbette bu da sahip olduğum tüm bu sakinliği ve mutluluğu ikiye katlıyordu.
''Elbette eminim Yeol. Şikayet etmeyecekmiş işte.''
''Nasıl böyle kolayca ikna olabildi? Bana doğruyu söyle Sehun. Bana söylemediğin başka bir şey yok değil mi?''
''Hayır düşündüğün gibi bir şey yok Chanyeol. Sadece...''
''Sadece?''
''Sadece bir şartı var.''
''Neymiş o?''
Temkinli sesi kulaklarıma dolarken kapanan gözlerim eşliğinde başımı geriye attım. Ensem küvetim soğuk kenarıyla temas ederken olduğum yere iyice yaslanıp rahat bir pozisyon aldım. Küvete sığmayan bacaklarımı biraz daha kendime çektim.
Yüzü kapalı gözlerimin ardında belirdi. Neredeyse elle tutulacak kadar canlı olan bu görüntü karşısında iç çektim. Karşımdaki Chanyeol'un kaşları çatılmış, dudakları gerilmişti. Evet. Bu tavrı şüpheci çıkan sesine tam uyuyordu işte.
''Onu rahat bırakmanı söyledi. Yeniden böyle bir şey yaşanırsa o zaman durmayacakmış işte.''
''Bu kadar mı?''
Gözlerimi yavaşça araladım. Chanyeol'un tam önümdeki sureti gözlerime dolan ışıkla yok oldu. Banyomun beyaz, boş duvarına öylece bakakaldım bir süre.
''Sehun?''
Yeniden konuşmaya başlamama neden olan kulaklarıma dolan kalın sesti. Chanyeol biraz uzun süren sessizliğimin nedenini merak etmiş olmalıydı.
''Bu kadar Yeol. Yemin ederim. Başka bir şey söylemedi.''
Doğrulup bacaklarımı göğsüme kadar çektim. Kollarım bacaklarıma dolanırken çenemi dizlerime yasladım. Söylediğim yalan az önceki huzurumun bir miktarını yok etmişti. Chanyeol'a yalan söylemekten nefret ediyordum. Ama bu konuda dürüst olabileceğim bir durumda da değildim.
''Sana da garip gelmiyor mu? Kim Jongin. Karşısına geçip konuşmanla beni şikayet etmeyeceğini söylüyor. Hem de saçma sapan bir şartla. İnanılır gibi değil.''
''Sevinirsin sanmıştım. Ama dakikalardır seni şikayet edilmeyeceğine inandırmaya çalışıyorum.''
Dudaklarımı büzüp söyledim. Sadece inansa olmaz mıydı? Biraz daha sorularına ve şüphelerine devam ederse kendimi ele verecek gibiydim çünkü.
''Sadece inanmıyorum işte. Bence yalan söylüyor. Seni rahatlatıp arkandan şikayetini edecek.''
Hoparlörden yükselen sesiyle gözlerimi devirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Black Dahlia
Fanfiction''Sehun.'' dedi. Göz kapaklarım titredi ama açmadım. Konuşsam sesim de titrerdi hatta. Konuşmadım. ''Bak. Bir erkeği öpersen böyle hissedersin.'' Ben üzerime yıkılan bütün duvarlarımla kendi enkazımda ezilirken söyledi. Bir erkeği öpmek böyle mi hi...