"Nereye gidiyoruz Jongin?"
Ofladı. Ellerinden biri direksiyonu terk edip saçlarını geriye tararken elimdeki çörekten bir ısırık daha aldım.
"Gidince görürsün."
"Hoşuma gitmeyecek bir yer değil mi? O yüzden saklıyorsun."
Sabahın bir vakti kapıma dayanmış ve dersim olup olmadığını sormuştu. Yoktu. Ama beni kolumdan tutup bir yerlere sürükleyeceğini bilsem var derdim. Çünkü bu sabah uyumaktan daha fazla istediğim bir şey yoktu.
"Kesin öyle. Yoksa söylerdin. Neresi? Söylesene Jongin. Eğer..."
Yoldan saniyelik ayrılan gözleri beni buldu. Uyarı dolu bakışları dudaklarımı birbirine sıkıca bastırmama neden oldu. Sustum.
"Hoşuna gidecek. Söz veriyorum. O yüzden senaryolar üretmeyi bırakıp anı yaşa biraz."
Elimdeki çöreği bitirip kahvemin son yudumunu içtim. Sabahın bir vakti böldüğü uykumu kahveyle, kahvaltı yapmadığım için söylenmelerimi de yol üstünde bir pastaneden alıp elime tutuşturduğu bir çörekle telafi etmişti. Ama sorularıma doğru dürüst hiçbir cevap alamamıştım. Bir araba kiralayıp şehir dışına sürmeye başlamıştı. Nereye gittiğimizden emin değildim çünkü sürpriz deyip duruyordu. Gözümü önüme dikip yola baktım önce. Güneye doğru gidiyorduk. En azından bundan emindim.
"Sabah sabah nereden çıktı bu randevu meselesi?"
Öyle demişti. Beni ittirip odama sokarken 'randevuya çıkıyoruz' demişti sadece. Ben yatağıma sokulup uyuklarken giyeceğim şeyleri ayarlamış ve ben hazırlanana kadar söylenip durmuştu. Sabah uyuşuk beynimle neler olup bittiğini dahi anlamadan beni kiraladığı siyah Honda'ya sürüklediğinde ağzımı dahi açamamıştım. Ama şimdi içtiğim kahve ve yediğim çörek beni kendime getirirken soramadığım ne varsa dudaklarımdan birer birer çıkıyordu.
"Çünkü sevgililer böyle yapar."
Başımı eğip gri kazağımdaki çörek kırıntılarını temizlerken dudak büktüm.
"Biz sevgili değiliz."
"Değil miyiz?"
"Değiliz. Sadece..."
Elimdeki kırıntıları araladığım camdan aşağıya dökerken sustum. Zihnimde oğlanla aramızdakileri tanımlayacak bir kelime aradım. Bulamadım. Benim sessizliğim uzarken Jongin konuştu.
"Birlikte takılıyoruz. Öpüşüyoruz. Bazı geceler birlikte uyuyoruz ve şimdi de randevuya çıkıyoruz. Sevgili değilsek neyiz peki?"
Söyledikleri aklıma dünü getirirken yavaşça yutkundum. Camı yeniden kapatıp arkama yaslanırken kollarımı göğsümde birleştirdim. Derin bir nefes aldım. Jongin benden beklediği cevabı alamadığından olsa gerek dönüp kısa bir bakış attı yüzüme. Ona doğru dönmedim. Ama göz ucuyla yeniden önüne çevirdiği yüzünde küçük bir gülümsemenin yer edindiğini görebilmiştim. Başımı yana çevirdim. Yanımdan akıp giden ağaçları, tek tük evleri ve uzanan dağları seyrederken gözlerim kendiliğinden kapandı. Beni plansız ve bana oldukça kısa gelen uykumdan uyandıran şey esmerin omuzlarıma tutunup bedenimi sarsan elleri oldu. Benim oturduğum taraftaki kapıyı açmış hafifçe üzerime doğru eğilmişti.
"Geldik."
Çocuksu heyecanı gözlerimin aralanmasına neden olurken doğruldum. İlk işim etrafıma bakınmak oldu. Dar bir sokak ve etrafında sıralanan binalar görebildiğim tek şey olurken hayal kırıklığıyla esmere döndüm. Biraz daha eğilip emniyet kemerimi çözdü.
"Gel hadi."
Nereye diye sormadım. Bir cevap alamayacağımın farkındaydım çünkü. O yüzden sessizce arabadan inip kapısını kapadım. Uzanıp elimi tuttu. Sıcak parmaklarının elimi sardığını hissettiğim an kalp atışlarım hızlandı. Üzerimdeki uyuşukluktan anında kurtuldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Black Dahlia
Fanfic''Sehun.'' dedi. Göz kapaklarım titredi ama açmadım. Konuşsam sesim de titrerdi hatta. Konuşmadım. ''Bak. Bir erkeği öpersen böyle hissedersin.'' Ben üzerime yıkılan bütün duvarlarımla kendi enkazımda ezilirken söyledi. Bir erkeği öpmek böyle mi hi...