Selâm millet ben geldim. Bölüme başlamadan önce sol alt köşede ki küçük yıldızı parlatmayı unutmayın lütfen 🌟Güzel çiftimiz için şuraya bir ❤️ bırakalım
Keyifli okumalar 🥰
★★★★★★
Zamanın iki çift gece karası gözlerde akıp gittiği anda herşey kabuğuna çekilmişti. sessizlik çığ gibi büyümüş, siyah gözler herşeyden soyutlanmıştı.
Bir çift göz, elmas gibi parlarken, karanlığı vadeden diğer çift göz, o elmaslara tutunmak için çırpınıyor ve siyahların da ki kanlı çizgilerin sivri ucu sahibinin yüreğini deşiyordu.
Bu gözler onun sonu olacaktı. Kendisi zaten karanlık bir adam ken, karanlığa tutulması normal miydi? Yada belki de onun için karanlık yolun sonunda ki ışık gibi olabilirdi. Bu yüzden elmas diyordu.
35 yıllık hayatında bir taşdan farksız olan kalbinin bu denli canlanıp kan bulmasına hayret ediyordu. Ve buna sebep olan, kalbinin ritimlerini bozan kadına doğru adımlamaya başladı.
Şuan nerde olduğu pekte önemli değildi. Önemli olan günlerdir hasret kaldığı gözlerin derinine dalmak ve o gözlerin sahibinin hoş sesini duymak...
Attığı her adımda kadına yaklaşırken, bedenini sarsan heyecan ve göğüs kafesini zorlayan kalbi ile titrek bir nefes aldı. Ama kara elmaslara her yaklaştığında, hissettiği gerginlik ile adımları sekteye uğradı. Hızlı ritimleri zayıfladı. Ucu sivri iğnelerin acısını her bir uzvunda hissetmişti.
O elmaslara korkuyu yakıştırmamıştı. Ama buna kendisi sebep olmuştu. Bu korkuyu nasıl giderecekti. Bunu nasıl yapacaktı bilmiyor du ama bundan sonra daha ılımlı ve dikkatli davranacak tı gerekirse.
Hicran, elinde olmadan gerildi. Ona doğru avına yaklaşan avcı misali gelen adamın gözlerinde ki yangın korkutucu derecede her adımında büyüyordu adeta. Takılı kaldığı siyahların yangınında yanmak üzereydi ki avucunda hissettiği küçük elle, bakışlarını siyahlardan çekip, bacaklarına korkuyla yapışan küçük Yusuf'a baktı.
"Hicran abla, o amca topumuzu vermiyor. Baksana çok korkunç bakıyor. O kötü biri mi?" Küçük çocuğun masumiyetini barındırdığı sizlerle elinde olmadan tebessüm eden genç kadın, bir dizini yere koyarak eğildi ve küçük çocuğun aynı boyuna denk geldi.
"Korkma bir tanem. O kötü biri değil merak etme. Hem kötülerin burda ne işi var?"
"Sen onu tanıyor musun?"
"Evet. Hani sana o güzel oyuncakları getiren teyze varya, işte onun oğlu oluyor"
"O zaman o da annesi kadar iyi midir?"
Bu sorunun cevabını veremedi genç kadın. Çünkü tıpkı bu çocuk gibi o da onu tanımıyor du. İyidir herhalde diye düşündü. Ama kendisine karşı olan davranışlarını düşününce bu soru yu yeniden dolaştırdı zihninde.
"Kerim?"
Genç kadın, Leyla hanım sesiyle çocuktaki bakışlarını aralarında dört beş adımlık mesafede olan adama çevirdi. Bakışları hâlâ aynı bıraktığı yerdeydi.
"Beni şaşırttın gelmezsin sanıyordum"
"İsa yı aramışsın. İşi çıktı onun yerine sizi almaya ben geldim"
Heyecanla kardeşinin yanına gelen Leyla alayla tek kaşını kaldırıp, kendiliğinden yüzüne yapışmış gülümsemesiyle şöyle bir baştan aşağı süzdü, şuan karşısında kendince yaptığına bir kılıf uyduran kardeşini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİCRAN
Non-Fiction~~~~ "Siz kimsiniz de böyle bir soru soruyorsunuz?Sizi ilgilendirmez." Hicran, Kerim'in sözlerindense bakışlarına takılmıştı. Yiyecekmiş gibi dudaklarına bakması sinirlerini fazlasıyla bozmuştu. Adam açık açık niyetini belli ediyordu. Ve belliki ki...