Başlamadan sol alt köşede ki küçük yıldızı parlatmayı unutmayın lütfen 🌟
Güzel Çiftimiz için şuraya bir❤️ bırakalım.
Keyifli okumalar🥰
~~~~~~~~~~~~~~
Kerim, hayatı boyunca doğruları üzerine yürüyen bir adamdı. Onun doğruları ailesi ve bu aile kan bağı teşkil etmiyordu. Tek doğru bildiği bu yol üzerine hayatını inşa etmiş, bu doğruya ilişen kim olduysa bunu canıyla ödemişti.
Dışardan işkolik, gözünü para hırsı bürümüş, zengin ünlü, ve her türlü camiadan tanınmış zincirleme şirketlerinin sahibi olarak bilinse de, aslı bambaşka ve bunu en yakınındakine bile belli etmeyen bir adamdır. Devletin, yer altında kendini imparator sanan kişilere karşı, en sağlam, korkusuz güvenilir bir takım kişilerden ibaret kurduğu bir teşkilat. Bundan üst mevkide makam sahiplerinin bile haberi olmaması, bu kişilerin gizli görev olarak adlandırdıkları her türlü pis işleri canları pahasına yapmak ve vatani görevlerini yerine getirmekti. Bir nevi paralı askerler olarak adlandırılsa da, şimdiye kadar kazandığı tek kuruş parayı bir çok hayır kurumlarına bağışta bulunarak, kendi kursağından geçirmemiş, Amacı doğrultusunda insanlarla girdiği diyalog dışında hayatına hiç bir insan sokmamış Kerim Soykan mesafeye son derece dikkat etmiştir.
Özellikle kadınlar..
Hayatında onlara yer ayırmamıştı.
Üvey annesi ve kız kardeşi dışında..Aşka inanmadığı gibi sevgiye de hayatında yer yoktu. Sevgi zayıflıktı. Çaresizlik ti. Terk edilmekti. Tecrübeye dayanarak biliyordu, Terk edilmek en büyük korkusuydu.
Ve kırmızı çizgisi; kadın=korku...Peki hayatı boyunca bu çizgiyi son derece dikkatle koruduysa, şuan bu kadının kapısında ne işi vardı. Neden burdaydı. Nedensiz hiç bir iş yapmamış biri olarak, içinden bir yerlerde bu yaptığına bir neden araması komikti.
Ya hissettiklerine ne demeli?
Uzun siyah bahar kokan saçlarından, aynı tonda ki hilal gibi çizilmiş kaşları, gördüğü ilk dakikada vurgunu olduğu elmaslar, o elmasları birer örtü gibi muhafaza eden uzun ve sık kirpikleri, her konuştuğunda kendisini sinir edecek derecede gururla o kalkık burnu, ve dudakları...
Tadını hâlâ damağında hissettiği, ve kendi tadıyla mühürlediği o dolgun kirazlar.. uzun ince ay gibi parlayan boynu, üzerinde ki siyah elbisede gördüğü yumuşak kıvrımları, düz karnı ve dolgun kalçaları....
Karşısında ki afet her defasında ağzını sulandırıyordu.Kahretsin!
Yine amacından sapmış, kırmızı boğaya dönüşmeye ramak kaldı. Oysa buraya farklı bir nedenle gelmemiş miydi?Bu sefer Etkilenmeyecekti.
Konuşmaya gelmişti.
Etkilenmemeliydi..Peki etkilememesi mümkün mü?
Ya Siktiğimin kanı nereye akıyor..
Üstelik şuan kendisine, kocaman açtığı kara elmasları ile bakan kadını alıp sıkı sıkı sarma isteğiyle yanması, böyle güzel güzel bakarken aklında bir çok daha hayaliyle yanan diğer organlarını sakinleştirmek mümkün mü?
Değil işte.
Bu kadını istiyordu. Hemde her zerresine kadar. Adı sanı umurunda değildi. Belki de sadece tensel çekimdi. Ama şimdiye kadar hiç bir kadının teninin hayalini kurmamıştı. Artık geceleri aldığı soğuk duşların dahi faydası yoktu. Hayatına giren bir kaç kadın olsa bile, hiç bir kadına içinde umarsızca atan et parçasını emanet etmemişti. Bundan sonra olurmuydu bilmiyordu. Çünkü o kadar güveneceği birine denk gelmemiştiAma bu kadına karşı adımları koşarak gidiyor, ve kalbide bu hıza yetişmek istercesine hareket etmesi neyi ifade ediyorsa etsin zerre umurunda değil. Bu kadına sahip olmak için tüm yollarını değiştirecek, gerekirse hiç olmayacağı kişiye bürünecek ti. Belki yolun sonunda, şuan gözlerine takılan o sıcak karanlık kuyuya dalmak mükafatı olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİCRAN
Non-Fiction~~~~ "Siz kimsiniz de böyle bir soru soruyorsunuz?Sizi ilgilendirmez." Hicran, Kerim'in sözlerindense bakışlarına takılmıştı. Yiyecekmiş gibi dudaklarına bakması sinirlerini fazlasıyla bozmuştu. Adam açık açık niyetini belli ediyordu. Ve belliki ki...