Elimde ki Kupayı Leyla'ya uzatıp gülümsedim. Onu Danze Amore'ye götürmesi gereken kişi oydu çünkü. Sonra boynumda ki madalyamı düzeltip Yusuf'un aldığı çiçeklerle birlikte kuğularımı rehin alan habercilere doğru ilerledim. Sürekli soru sorup duruyorlardı ve çocuklar ne diyeceklerini bilmediklerinden korkmuştu. Onları ben müdahale edecektim ama abim benden hızlı çıktı. Gazetecilere ekibimizin sözcüsü olduğunu söyleyerek, onları çocuklardan uzaklaştırdı.
Ah pardon sanırım bir şeyi atladım. Evet kazandık. 1. olduk. En yüksek puanları toplayarak altın kupayı ülkeye götürmeye hak kazandık. Yıllarca süre gelen cabalarımızın meyvesi gerçekten çok tatlıydı. Daha da güzel olanı ise sahneden indikten hemen sonra bir kaç yetenek avcısının bazı çocuklar için benimle iletişime geçmeye çalışmasıydı. Başta Mira olmak üzer Berat, Mert, Selin ve Asu ile fazlasıyla ilgilenmişlerdi.
Mira da zaten böyle bir fırsat beklediğinden hiç düşünmeden onlara yanıt verdi. Evet benim elimde büyüyen ve miniklikten genç kuğuluha terfi eden Mira, New York uluslar arası dans akademisine tam burs kazanmıştı. Onun adına gerçekten çok mutluydum.
Diğerleri ise kazandıkları madalya ve ismin gururu altında sevinçlerini yaşıyordu. Hepsi bunları hak etmişti. Hepsiyle de tüm kalbimle gurur duyuyordum.
Çocukların yanına gitmekten vaz geçip Yusuf'un yanına ilerledim. Çiçeği koltuğa bırakarak onun bana sarılmasına izin verdim. Bu sırada karnımda hissettiğim minik bir tekme sendelememe neden oldu. Sanırım bebeğim babasının yanına geldiğimizi anlamıştı. Belki de babasına selam veriyordu böyle.
Bir süre bu düşünce aklımda döndü durdu. Sonunda daha fazla dayanamayacağımı anladığımda derin bir nefes alarak,
-Yusuf sana söylemem gereken bir şey var. Dedim. O da bana merakla bakmaya başladı. Tam ağzımı açmış hamile olduğumu söyleyecektim ki telefonu çalınca konuşmamız yarım kaldı. Arayan abimdi. Sesinden anlayabiliyordum ama her ne konuşuyorlarsa Yusuf'un duymamı istemediği aşikardı. Benden bir kaç adım uzaklaşıp konuştu çünkü.
Görüşmesi bitince tekrar yanıma geldi ve,
-Ne diyecektin? Diye sordu. Omuzlarımı silktim.
-Kimdi? Dedim vereceği cevabı merak ederek.
-İşle ilgiliydi. Dedi istifini hiç bozmadan. Kaşlarımı kaldırdım.
-Benim duymamı istemedin ama sanırım. Dedim konuyu uzatarak. Şaşkınca yüzüme baktı.
-Hayır. Senden neden gizleyim.
-Neden benden uzaklaşıp konuştun o zaman? Gözlerim yaşarmıştı. Alınganlık mı yapıyordum acaba.
Neredeyse ağlayacağımı fark eden Yusuf ellerini omzuma koyup beni kendisine çekti. Ve sıkıca sarılıp,
-Özür dilerim. Seni kırmak istememiştim. Ama yanlış anladın. Dedi.
-Doğrusu ne o zaman? Dedim ağlayarak.
-Sadece... Uf peki. Soner Leyla'ya evlilik teklifi yapacak. Onunla ilgili konuşuyorduk. Dedi pes ederek.
Bir kaç adım geri çekildim. Ve yüzüne baktık şaşkınca. Ciddiydi. Yavaşça ağlamam son bulurken biraz önceki ruh halime rağmen gülmeye başladım.
-Gerçekten mi? Dedim heyecanla. Gülümseyerek başını salladı. Sonra ekledi.
-Gerçekten. Gerçekten de senin bir şeyin mi var? Normal davranmıyorsun. Dedi şüpheyle.
Bir süre bakışlarımı ondan kaçırmaya çalıştım. Ama daha fazla gizlemek istemediğimden derin bir nefes alarak tekrar ona döndüm.
-Aslında evet bir şey var. Ama kesinlikle sorun değil. Dedim ve kabarık elbisemin üzerinden elimi karnıma bastırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUĞU GÖLÜ BALESİ
Chick-LitAcının geri de kaldığı sıcacık bir aile hikayesine var mısınız? Bir baba, Dansa aşık bir kız çocuğu, Ve bir balerin... Yusuf, Duru, Ve Güneş... Huzur nedir bilir misiniz? Huzur Bir adam... Bir kadın... Bir çocuktur. Huzur derin bir nefes aldı...