Hayat işte... Sürprizlerle dolu. Karşımıza kimi ne zaman ne şekilde çıkaracağı belli olmuyor.
Yerimde rahatsızca kıpırdanıp oturuşumu dikleştirdim. Onun burada olduğu gerçeğine inanmak istemiyordum. Ben bakışlarımı ondan kaçırıp sağa sola boş bakışlar atarken o hortlak görmüş gibi sadece bana bakıyordu. Haksızda sayılmazdı.
"Selin? İyi misin kızım rengin atmış gibi?" Babasının seslenmesine cevap vermeyip hala bana bakmayı sürdürdüğünde dikkatleri ikimizin üzerine çekmeye başlamıştı.
"Spordan gelir gelmez onu buraya sürükledim yorulmuş olmalı." Nurettin bey kızından bir cevap alamayınca olayı geçiştirmek için birkaç şey söyledi ve Anıl'la tekrar iş konuşmaya başladılar.
Her şey kocaman bir şakanın parçası gibiydi. Selin.. gerçekten burada mıydı? Tıpkı o da benim gibi tam karşımda oturmuş birbirimizin gerçekliğini sorguluyorduk.
"Ben.. biraz hava alabilir miyim?" Sonunda ağzından birkaç kelime çıktığında derin bir nefes aldım. Bencede buradan biraz uzaklaşmalıydı. Aksi takdirde Anıl birbirimizi tanıdığımızdan şüphelenebilirdi.
Umut Selin'e yol göstermek için ayaklandığında Anıl'ın tek bir cümlesiyle tekrar eski yerine oturmuş ve ben ayağa kalkmıştım.
"Hazal Selin'e sen eşlik eder misin? Belki bu sırada biraz kaynaşırsınız." Anıl'ın bir şeyleri çakmaması için ona ters bir bakış attım. Yerimden zoraki bir kalkış yaptım ama asıl istediğim bir an önce Selin'le konuşmaktı.
Ben önde Selin hemen arkamda ilerlerken dış bahçeye çıkmak yerine merdivenlere yöneldim. Yüzü gerçekten solgun görünüyordu ve ben, o bir şeyleri açık edecek diye çok korkuyordum.
Hızlı adımlarla merdivenleri tırmanıp hemen odamın önüne geldim ve içeri girmesi için bekledim. Bana dokunmamaya dikkat ederek içeri girdiğinde gözlerimi devirdim. Evet Selin hortladım!
Kapıyı arkamdan kapatıp peşinden ilerlediğimde omzunun üzerinden bana korkunç bir bakış atıp pencereye koştu ve camı sonuna kadar açtı.
"Şöyle davranmayı keser misin?"
"Yaşıyorsun!" Aşağıdan beri içinde tuttuğu bombayı odanın ortasında patlattığında koşarak elimle ağzını kapattım.
"Şşt! Birisi duyacak sessiz ol!" Elimi dudaklarından çektiğimde hala inanamaz gözlerle bana bakıyordu.
"Hazal.. yaşıyorsun. İnanamıyorum sen yaşıyorsun!" Kolundan yatağa doğru çektim. Panikle olduğu yerde bir ileri bir geri gidiyor ve hala gerçekten yaşadığıma inanmak istercesine yüzüme şaşkın bakışlar atıyordu.
"Gel otur böyle. Anlatacağım her şeyi yeter ki sessiz ol. Lütfen!" Hızla kapıya koşup koridoru kontrol ettim. Neyse ki kimse yoktu. Rahat bir nefes verip odaya döndüğümde Selin elini boynuna götürüp ovuyor arada nefes almak istercesine ellerini kendine yelpaze yapıyordu.
"Bu nasıl olur? Sen öldün.. ama buradasın nasıl? Anıl amcanın yıllardır aradığı kızı sen misin? Tüm bunları aklım almıyor.. sen öldün." Eğer biraz daha böyle devam ederse aklını kaybedebilirdi.
"Yaşıyorum. Her şey bir oyundu tamam mı? Bak sapasağlamım. Lütfen ama lütfen sakin ol ve kendine gel. Kimsenin tanıştığımızı bilmesini istemiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASUMİYET
Teen FictionBenim onu bulmam bir başlangıç, onun beni bulması ise bir sondu. Başlangıcım ile sonum birbirine çok yakındı. Biri yaşama diğeri ölüme çağırıyordu. Biri elimi tutarken diğeri çelme takıyordu. Ben ise hep o kısa olan yaşamla ölüm arasında ki ince çiz...