'Çünkü yaşamak için bir başkasına sırtını dayamak, tek başına savaşmaktan daha kolaydır.' İnsanın sevdiğiyle birlikteyken kendini evinde hissetmesi bu yüzdendi. Onun yanındayken rahat davranmam, sonsuz güvenlik hissetmem bana ev olduğu içindi. Zaten şöyle bir baktığımda görüyordum. Beni korumak isteyişini, sevmek isteyişini, bana yuva olmak isteyişini görebiliyordum. Zaten insan evini nerede görse tanırdı.
Bakışlarımı raftaki kitaptan çekip onda yoğunlaştırdım. Benimle büyük bir özenle ilgileniyor, beni yormamaya çalışıyor ve yaralarımı büyük bir incelikle inceliyordu. Gözlerini her bir detayımda gezdiriyor gördüğü her yarada veya morlukta kaşları giderek çatılıyordu.
"Hemen geleceğim." Yerinden kalkıp banyoya girdiğinde suyun sesini duydum.
Bakışlarımı sakince odada gezdirdim. Beni yazlığı andıran şirin, iki katlı, ahşap bir eve getirmişti. Pencerenin etrafı yeşil, gür sarmaşıklarla çevriliydi. Bu oda da dahil olmak üzere ev tamamen sade döşenmişti. Fazladan gereksiz eşya yoktu. Güzeldi. Ferahlatıcıydı ama... neden buraya gelmiştik? Neden beni kızların yanına götürmemişti?
Tekrar odaya döndüğünde önümde diz çöktü. Bakışlarımı zorlukla gözlerine çıkardığımda elalarındaki yumuşaklık beni rahatlatıyordu. Saatlerdir içimde, yaptığım şey için kendimle çekişirken daha yeni yeni artık o düşüncelerden kurtuluyor ve tekrar onun yanında olmanın heyecanını yaşıyordum. Unutamıyordum tabii ama Savaş her zaman her şeye baskın geliyordu. Onu özlemiştim. Onu çok özlemiştim. Bu, geçmişte bıraktıklarıma karşı hissettiğim özlemden farklıydı. O söz konusu olduğuna her şeyin başkalaştığı bu da başkaydı. Yanımdaydı ama halâ özlüyorum. Bu... şey içime sığmıyordu ve eğer böyle giderse yakında taşacak gibiydi.
Özlem dolu bakışlarımı ellerine indirdim. Önce ayakkabılarımı ve çoraplarımı çıkardı. Sonrasında yavaşça bacaklarımdan yukarıya doğru tırmanan parmakları belime gidip tişörtümü içine soktuğum pantolonumun dışına çıkardığında olduğum yerde korkuyla titreyip aniden ayağa kalkmış ve zorlukla yutkunmuştum. Halâ bana yapmaya çalıştığı şeyin etkisindeydim. Halâ Alec'in etkisindeydim!
Benimle aynı anda ayağa kalkarken verdiğim tepki yüzünden utanıp başımı öne eğdim. Onu istemediğimi düşünecekti. Gözümden akan birkaç damla yaş yere düşerken tüy kadar hafif dokunuşuyla çenemi tutup havaya kaldırdı.
"Eğme o güzel başını." Başparmağıyla yanağımdaki ıslaklığı silerken uzanıp alnımı öptü. Alec bana dokunmamış olsa bile şu an karşısında o kadar çok utanıyordum ki. Ağlayacağımı belli eden hafif öne doğru sarkan alt dudağımı dişleyip gözlerine bakamadan başımı omzuna yasladım.
"Bana güveniyor musun?" Cevap vermek yerine başımı salladığımda dudaklarını saç diplerimde hissettim. Dokunuşları, küçük öpücükleri hem beni rahatlatmak içindi hem de tutmakta zorlandığı özlemindendi.
Parmaklarını tekrar tenimde hissettiğimde içli bir nefes alıp bir adım daha yaklaştım ona. Tişörtümü yukarıya doğru sıyırırken ona yardımcı olmak için kollarımı havaya kaldırdım. Tek seferde vücudumdan sıyrılan tişört yerle buluşurken bir süre üzerindeki kurumuş ve koyulaşan kanlara baktım. Bu yolun sonunda masum kalamayacağımı biliyordum.
Sıcak parmaklarını tekrar tenimde hissettiğimde başımı ona doğru çevirdim. Her ne yapacaksa bunu beni düşündüğü için yapacağından ona izin verdim. Artık ondan utanmak istemiyordum. Beni tekrar eski ben yapmasına ihtiyacım vardı. Benim huzura, sakinliğe ihtiyacım vardı. En çokta ona. Sevgisine.
Pantolonumun düğmesini açıp aşağıya doğru sıyırdığında başımı boynuna gömdüm ve dudaklarımı uzunca bastırdım oraya.
"İyi ki varsın." Beni kollarımın altında kasılan vücuduna iyice yapıştırıp bir süre sadece saçlarımın arasında nefes aldı. Ona dokunmayı, öpmeyi, sarılmayı en çokta kokusunu o kadar özlemiştim ki bir an için bu anın hiç bitmemesini diledim. Şimdiden bile ruhumun iyileşmeye başladığını hissedebiliyordum. Ruhumdan koparılan parçalar yine eski yerlerini bulurken dudaklarımı hareket ettirip tekrar aynı yeri öptüm. Tamamlanmak güzeldi. Hele ki onun tarafından tamamlanmak... anlatmak istesem kelimeler kifayetsiz kalacaktı. Bu... bu sadece hissedilerek öğrenilirdi ve ben sanki onun kalbinin sıcaklığını hissediyor gibiydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASUMİYET
Teen FictionBenim onu bulmam bir başlangıç, onun beni bulması ise bir sondu. Başlangıcım ile sonum birbirine çok yakındı. Biri yaşama diğeri ölüme çağırıyordu. Biri elimi tutarken diğeri çelme takıyordu. Ben ise hep o kısa olan yaşamla ölüm arasında ki ince çiz...