"Ne yapacağız!?" Önce bir sağa bir sola koşuşturan Doruk'a sonra da tek elini saçlarının arasına sokmuş bir çıkış yolu düşünen Savaş'a baktım.
"Geliyorlar!" Kafamın içi o kadar uğultuluydu ki ne yapacağımı ne düşüneceğimi bilmiyordum. Bildiğim tek şey katil olduğumdu. Ne kadar aptaldım, ne kadar salaktım. Silahı adamdan uzaklaştırsam yeterdi. Yaşasaydı Anıl'ın beni neden istediğini her şeyi anlatabilirdi. Ben ne yaptım!? Hiç düşünmeden sonucun ne çıkacağını bilmeden iğneyi adama sapladım. Sayemde artık daha da tehlikedeydik.
"Çıkıyoruz buradan. Toplanın!" Doruk tek hamlede kolumdan tutup beni ayağa kaldırdı. Başımı kaldırmamla kendime gelip sesleri idrak etmem bir oldu. POLİS GELİYORDU!
"Beni tutuklamaya geliyorlar!" Siren sesleri yaklaştıkça paniğim de artıyordu. Silah sesini duyan komşular haber vermiş olmalıydı. Bittim ben. Hayatım burada sona eriyordu.
"Bir sakin olun!" Savaş hızlıca mutfağa girip pencereden evin arkasına baktı.
"Bu yol nereye gidiyor?" Ne alakaydı anlamadım. Yine de bir bildiği olduğunu düşünüp cevap verdim. Aramızda en sakin duran oydu bizi kurtarsa kurtarsa anca Savaş kurtarabilirdi.
"Yol- yolun." Derin bir nefes alıp kekelememeye çalıştım.
"Yolun sonunda park var. Çocuk parkı. Sonrasında da anayol var." Yanına gidip sık sık ağaçların arasından giden patika yola baktım.
"Ne düşünüyorsun?"
"Biz adamı alıp ağaçların arasından kimseye görünmeden yola çıkacağız. Al sende bunu." Uzattığı arabanın anahtarını aldım ama halâ ne yapacağımı bilmiyordum.
"Ne yapacağım bununla?" Aklım başımda değildi hala ne olduğunu anlamıyordum.
"Arabaya git sen bizi yoldan alacaksın." Yanımdan rüzgar gibi geçip salona girdi. Bu halde araba kullanabileceğimden emin değildim. Gözyaşlarımdan doğru düzgün göremiyordum bile.
"Ellerim titriyor, iyi değilim. Araba kullanamam." Beni takmadılar bile. İkisi de adamı kaldırmakla meşguldü. Adamı ortalarına alıp mutfağa doğru yürümeye başlamışlardı. Bir an için sadece anlık olarak yakalandığımızı düşündüm. Asla ama asla hapishanede yaşayamazdım. İdil'de bensiz yaşayamazdı. Düşüncesi bile insanın içini karartıyordu.
Benim hatam yüzünden diğerlerini de yakamazdım. Ağlayıp sızlanmayı bırakıp koşarak evden çıktım. Arabaya binip çalıştırdığımda polis köşeden bizim sokağa dönüyordu. Polis arabası yanımdan geçerken şoför anlık olarak bakıp geri önüne döndü. Neyse ki camlar filmliydi. Sakin kalmaya çalışıp arabayı sürmeye başladım. 5 dakika sonra anayolun oradaydım. Bizimkiler hala gözükmüyordu. Yakalanmamış olmalarını umut ederek beklemeye devam ettim.
Uzun zaman sonra mahalleye geldiğim için çok tedirgin hissediyordum. Geçtiğimiz 1 ay içinde o kadar şey yaşamıştım ki sanki artık her an bir yerden birisi fırlayıp bana ve çevremdekilere zarar verecekmiş gibi geliyordu.
Cama sertçe vurulmasıyla oturduğum yerden sıçradım. Derin bir nefes alıp elimi kalbime götürdüm. Gelmişlerdi. Hızlıca arabadan inip adamı arkaya yerleştirmelerine yardım ettim. Tek yaptığım arka kapıyı açmaktı. Etrafı kontrol ede ede adamı arabaya sıkıştırdıktan sonra herkes derin bir nefes aldı. Kimse konuşmuyordu. İkisi de ne yapacaklarını biliyormuş gibi birileri ile telefonda konuşuyorlardı. Bir tek ben ne yapacağımı bilmiyordum.
"Binin hadi." Savaş şoför koltuğuna geçerken Doruk'ta yine öne oturdu. Cidden mi? Katili olduğum adamın yanına mı oturacaktım?
"Ben-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASUMİYET
Novela JuvenilBenim onu bulmam bir başlangıç, onun beni bulması ise bir sondu. Başlangıcım ile sonum birbirine çok yakındı. Biri yaşama diğeri ölüme çağırıyordu. Biri elimi tutarken diğeri çelme takıyordu. Ben ise hep o kısa olan yaşamla ölüm arasında ki ince çiz...