Bu sabah erkenden uyanmıştım. Hayret normalde ilk önce alarmı 5 kez ertelerdim yine de uyanamazdım. Üstüne birde İdil tepinirdi üstümde anca uyanırdım. Büyük değişim vardı bende bu aralar. İlk olarak kalkıp ılık bir duş aldım. İlk günden sonra iki gün boyunca okula gitmeyip biraz dinlenmiştim evde. Kendim gitmediğim halde İdil'i de göndermemiştim. Tek başına gitmemesi ikimiz içinde iyi olurdu.
Hemşirenin verdiği krem sayesinde yaram neredeyse iyileşmişti belli olmayacak kadar küçük bir çizik kalmıştı. Banyodan çıktıktan sonra üstüme yine siyah bir şeyler geçirdim. Aşağıya inip güzel bir kahvaltı hazırlamaya başladım. İdil'e sürpriz yapacaktım. İşim bitince onu uyandırmaya gittim. Kapısını yavaşça açtım ve içeri girdim. Sanırım içimde yılların intikamı birikmiş olmalı ki İdil'i uyurken görünce aklıma çok fena fikirler geldi. Yatağın yanındaki ağzına kadar su dolu bardağı elime aldım ve yavaşça yatağın başına geçtim. Bir anda sesimi çıkarabildiğim kadar yüksek çıkarıp "İNTİKAMMMM!!" diye bağırdım. İdil ne olduğunu anlamadan çığlık atarak yataktan fırladı ama çarşaf ayağına dolaştığı için yere yapıştı. Bence bu kadar yeterdi suya gerek kalmadı. Elimdeki suyu bir kenara koyup kahkahalarla gülmeye başladım.
"Ah kafam kızım böyle uyandırma mı olur ya altıma ediyordum resmen. Tamam yani intikam alınır da böyle mi alınır vicdansız? Öldüreceğim lan seni. Dur! Bir saniye ben patitok kokusu alıyorum. Yaa yoksa sen. Oha ya yerim seni bir tanesin." dedi ve ayağa kalkıp karşıma geçti. Yanaklarımı tutup yırtılma aşamasına kadar çekti ve 32 diş gülümsedi. Ben İdil'in bu anlık değişimine ağzım açık bakarken o çoktan aşağıya inmişti. Yahu bu az önce seni öldüreceğim dememiş miydi?
İdil'in arkasından bende aşağıya indim. İdil çoktan masaya oturmuş kahvaltıya gömülmüştü. Bende karşısına geçtim ve ikimizde kıtlıktan çıkmış gibi yemeye başladık.
Bugün büyük gündü. Okula gitmediğimiz süre içinde tabikii de boş durmamıştık. Emniyetin önüne gittik ve dikkat çekmeden sabahtan akşama kadar geleni, gideni, görevlileri kameralardan izlemiştik. İdil bu işlerde iyiydi eline bilgisayar, telefon verseniz hemen her yere bağlanırdı. Bizde emniyetin kameralarına bağlandık ve akşama kadar izlemeye başladık. Plan basitti. Bugün emniyete gidecektik İdil'le. Aşağı kata inecektik çünkü arşiv en alt kattaydı. İkimizde kameraların göremeyeceği farklı yerlerde duracaktık. En alt katta ki güvenlik odasında ki adamda bütün odaların anahtarları vardı ve her iki saatte bir yemekhaneye kontrole giderdi. Ben koridorunun bir ucunda İdil ise diğer ucunda bekleyecekti. Her iki taraftan da yemekhaneye gidildiği için adam hangi taraftan giderse o uçtaki kişi adamın karşısına geçip hızlı hızlı yürüyecekti. Adamı görmemiş gibi yapıp ona çarpacaktı ve o sırada çarpma bahanesiyle adamın belinden anahtarları alacaktık. Adam sorarsa da yolumuzu kaybettiğimizi ve çıkışı aradığımızı söyleyecektik. Sonrasında ise hızlıca arşive gidip kaza dosyasını alıp çıkacaktık. İşte bu kadar basitti. Beni düşüncelerimden bölen İdil'in konuşması oldu.
"Planı mı düşünüyorsun?"
Sıkıntılı bir iç çekip konuştum. "Evet. İdil hiçbir aksilik olmasını istemiyorum. Plan basit ama çok tehlikeli dikkatli ol tamam mı? Eğer bir şey olurs-" İdil lafımı kesti ve konuşmaya başladı.
"Hazal biz bu işi birçok kez yaptık. Merak etme bir sorun çıkmayacak. O dosyayı alacağız ve çıkıp gideceğiz." Tamam anlamında kafamı salladım. İkimizde kahvaltımızı bitirmiştik İdil'e bakıp tekrar konuşmaya başladım.
"Çıkalım mı artık?"
"Hemen üstümü giyip geliyorum canım" dedi ve ayağa kalktı. Merdivenleri çıkarken duyması için arkasından bağırdım "siyah giymeyi unutma" o da "tamam" diye anırarak cevap verdi. Biz böyle işler yaparken hep siyah giyinirdik. Gerçi ben hep siyah giyinirdim orası ayrı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASUMİYET
Teen FictionBenim onu bulmam bir başlangıç, onun beni bulması ise bir sondu. Başlangıcım ile sonum birbirine çok yakındı. Biri yaşama diğeri ölüme çağırıyordu. Biri elimi tutarken diğeri çelme takıyordu. Ben ise hep o kısa olan yaşamla ölüm arasında ki ince çiz...