"Lütfen." Öykü'nün sabahtan beri yalvarışlarına sabahtan beri yaptığım gibi göz devirerek cevap verdim.
"Hazal n'olur? Lütfen." Bezgin bir şekilde baktım. Uyandığımdan beri başımı şişirmişti.
"Olmaz!"
"Ama İdil olur dedi. Ne olur sende izin versen. Ne olur bende gelsem. Ne olur-"
"Ya kızım biz kurtulmak istiyoruz oradan sen bulaşmak istiyorsun. Böyle bir şeye kattiyen izin veremem!" Kendimden emin bir şekilde merdivenlerden çıkıp odama girdim.
Bugün maçım vardı ve Öykü yeraltına inmek için can atıyordu. Ne kadar pislik bir yer olduğunu o kadar anlattığım halde nasıl gelmek istiyordu anlamıyordum. Oraya her türlü gelemeyeceği için bu kadar kasmama gerek yoktu. Gelmiyordu o kadar.
⚫
Gelmişti.
Ağlamak istiyordum. Buraya gelmesine nasıl ikna olmuştum hala anlamıyordum.
"Çok gizemliyiz! Bu çok heyecan verici!" Sargıyı parmaklarımın arasından geçirirken üzgün bir şekilde ona baktım.
"Hâlâ geri dönebilirsin?" Artık o bana gözlerini devirmeye başlamıştı.
"Ben ne diyorum sen ne diyorsun!?"
"Tehlikenin farkında değilsin. Bu kadar rahat olma derim."
"Hazal! Tek seferden bir şey olmaz!" Sıkıntılı bir şekilde nefes alıp verdim. Korkuyordum işte. İzlemeye gelen sapık ruhlu sarhoşlar eğer onu fark ederlerse bu hiç iyi olmazdı.
"Keşke İdil'de yanında gelseydi. Sahiden o nerede? Kahvaltıdan sonra işim var diyip çıktı sen biliyor musun ne işi olduğunu?"
"Bir tane çocuğa takmış durumda. Neydi adı... Boru gibi bir şeydi." Elimi alnıma koyup odada bir ileri bir geri gitmeye başladım. Kaç kere konuşmuştuk bu konuyu!
"Bora!"
"Tanıyor musun sende?"
"Okuldan! Ne yapacakmış?"
"Tam olarak bilmiyorum. Stalk işleri işte."
Başına bir iş açmasa bari. Çünkü geldiği zaman asıl işi ben açacaktım onun başına.
"Önemli bir durum mu?" Aslında başına bir iş gelmezdi. Çünkü artık onlarla ortaktık. Eskisinden daha da güvende olduğunu söyleyebilirdim. Gerçi... Doruk'un başına silah dayadığımdan dolayı hala ortaklığımız devam ediyor muydu emin değildim.
"Aslına bakarsan değil. Senin yanında olsaydı daha iyi olurdu tabi."
"Off neyse bırak şimdi İdil'i. Ne zaman iniyoruz aşağıya!" Bir türlü yerinde oturamayan Öykü aynanın karşısına geçip kapşonlusunu düzeltmeye başladı.
Kapı iki kere tıklanınca içeriye adını hâlâ öğrenmediğim çocuk girmişti.
"Son 10 dakika."
"Tamam."
Çocuk gittikten sonra son kontrollerimi yaptım. Parmaklarım sıkıca sarılıydı. Saçımda tepeden sıkı sıkı topluydu. Güzel. Hazırdım.
"Çıkalım. Tut bakalım elimi."
"Tamam anne." Gözlerimi devirip odadan çıktım.
"Bak şimdi seni bırakacağım yerde kalıyorsun ve kimseyle muhattap olmuyorsun!"
"Tamam!" Gözlerimi kısıp baktım. Öyle yalandan tamam demekle olmuyordu.
"Maç bittikten sonra odaya geleyim deme sakın kesin yolu karıştırırsın sen! Bıraktığım yerde kal ben seni oradan alacağım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASUMİYET
Teen FictionBenim onu bulmam bir başlangıç, onun beni bulması ise bir sondu. Başlangıcım ile sonum birbirine çok yakındı. Biri yaşama diğeri ölüme çağırıyordu. Biri elimi tutarken diğeri çelme takıyordu. Ben ise hep o kısa olan yaşamla ölüm arasında ki ince çiz...