Huzur... hissetmeyeli uzun zaman olmuştu. Sahi en son ne zamandı? Hafızamın sınırlarını zorladım biraz.
Yakın zamanda olmadığı kesindi. Sürekli annemin ve babamın silüeti geliyordu gözümün önüne. Demek ki yıllar önceydi. Ne de çok özlemiştim onları. Eskiden olsa annem saat tam 9'da gelir küçük bir öpücükle uyandırırdı beni. Sırf o öpücük için çoğu zaman uyanık olsam da numara yapardım. Bir yandan da kızardım tabii. O yorgun bacaklarıyla nefes nefese merdivenleri çıkar kapım daha yakın olduğu için önce beni öperek uyandırır sonra İdil'in odasına geçer babamın fırından aldığı sıcacık taze ekmeği İdil'in burnuna yaklaştırır ve onu da uyandırırdı. Güzel günlerdi. Huzurlu günlerdi...Bitmiş olan güzel şeyler aklıma geldikçe ağlayasım geliyordu. Off... özlüyordum. Onları deli gibi özlüyordum.
Yüzüstü yattığım yatakta tek elim yastığın altında, diğer elimle başucumda ki komodine uzanırken gözümü açma zahmetinde bulunmadım. Yorgundum ve başımın ağrısı dün akşam ki gürültüden dolayı olmalıydı. Elimle komodinin üzerinde ki çerçeveyi aramak yerine komodini aradım. Yoktu... ama neden?
Ben... dün aksam eve gelmiş miydim? Hiç öyle bir şey hatırlamıyordum son hatırladığım... omuzunda uykuya dalmamdı. Gözlerim şimşek hızıyla açılırken yattığım yerden anında kalkıp etrafıma baktım. Tamam... Siktir.
Savaş'ın evinde kalmıştım! Ama ben... ama nasıl böyle bir şey yapabilmiştim!? Kızlara haber vermeyi nasıl unuturdum!? Lanet olsun! Uykum geldiğinde kalkıp gitmeliydim. Dün geceyi hatırlamaya çalıştım. Önce film izlemek için odasına inmiştk. -ki film harikaydı- Sonrasında filmi izledik... evet izledik ya sonrası? O sırada uykuya dalmış olmalıydım.
Yataktan çıkıp bir yandan kırışmış eteğimi düzeltirken bir yandan etrafıma bakındım. Üzerimize örttüğümüz battaniye filmi izlediğimiz kanepenin üzerinde duruyordu. Yatağın sadece benim yattığım tarafı bozulmuştu. Tamam... yoo bozulmamıştım. Zaten daha önce bir erkekle aynı yatağı paylaşmamıştım. Yanımda uyumuş olsaydı belki kendimi değişik hissedebilirdim. Ya da... kimi kandırıyorsam. Rolleri değişmiş olsaydık, eğer benim yerime Savaş uykuya dalsaydı kesin onun yanına kıvrılırdım.
Elimi yüzümü yıkamak için banyoya girdiğimde etrafın bu kadar düzenli ve temiz oluşu dikkatimi çekti. Güzel...
Hızlıca elimi yüzümü yıkayıp çıktım banyodan. Neredeydi bu? Yoksa uyanmamış mıydı? Odasından çıkıp merdivenlerden yukarı tırmandım. Salona çıktığımda onu yine etrafta göremedim. Sanırım yukarıdaki odaların birinde halâ uyuyor olmalıydı. Biraz ilerleyip salon kapısına geldim. Bakışlarımı önüme çıkan büyük merdivene dikerken tereddütlü bir şekilde ilk adımımı attım. Tam ikinci adımı atacaktım ki gelen sesle ayağım havada kaldı. Parmak uçlarımda geri inip arkamı döndüm. İşte oradaydı... mutfakta.
Ne yapıyordu o? Bir şeyler mi doğuyordu? Savaş? Daha önce onu hiç mutfakta hayal etmemiştim. Yani... onu mutfakta hayal etmek biraz komikti. Yukarıdaki dolaba uzandığı an da gerilen vücudu anında dikkatimi çekerken alaylı suratım büyük bir ciddiyete bürünmüş ağzım yavaşça aralanmıştı. Havanın soğukluğuna rağmen giydiği kısa kollu sayesinde kaslarını daha dikkatli inceleme şansı bulmuştum. Dolabın kapağına uzandığı için kol kasları gerilmiş ve damarları ortaya çıkmıştı. Boğazımda ki büyük yumruyu aşağıya göndermek istercesine yutkunmaya çalıştım. Şu an o kaslara deli gibi dokunmak istiyordum. Yukarı sıyrılıp açılan pürüzsüz beline girmek dahi istemiyordum. Ahh... remen ağzımın suyu akmıştı.
Gözlerimi kırpıştırıp başımı iki yana salladım. Kendime gelmeliydim. Sadece kas... sürekli gördüğüm şeydi. Daha büyüklerini de görmüştüm. Ama bunlar... İstemeden sıklaşan nefesimi önce düzene soktum. Bu kadar etkilenmemeliydim. Lanet olsun!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASUMİYET
Teen FictionBenim onu bulmam bir başlangıç, onun beni bulması ise bir sondu. Başlangıcım ile sonum birbirine çok yakındı. Biri yaşama diğeri ölüme çağırıyordu. Biri elimi tutarken diğeri çelme takıyordu. Ben ise hep o kısa olan yaşamla ölüm arasında ki ince çiz...