Burnundan al ağzından ver. Burundan al ağzından ver. Daha kaç kez devam edeceğimi bilmediğim bu nefes egzersizini yaparken bir yandan da yastığımı yatağın başlığına dayayıp sırtımı yasladım. Uykuya her daldığımda o adamın yüzünü görüyordum. Ya o beni öldürüyordu ya da ben onu. Sonunda her yer kan olduğunda uykumdan sıçrıyordum. Bu yüzden uzun zamandır baş göstermeyen kalp çarpıntım bu gece beni rahat bırakmıyordu.
Kendimi güçlü sanırdım ama bugün gördüm ne kadar güçlü olduğumu. Herkes bir şeyler yapmaya çalışırken ben oturmuş ağlıyordum. ÇÜNKÜ ADAMIN ÖLDÜĞÜNÜ SANIYORDUM! Lanet olsun! Gözlerim tekrar dolarken artık düşünmemeye çalıştım. Olan oldu. Her şey geride kaldı. Ortada ölü bir adam yoktu. Ben katil değildim. Kendimi ne kadar sakinleştirsem de olayın etkisinden bir türlü çıkamıyordum. Bu 1 ay bende derin izler bırakmıştı ve bırakmaya da devam ediyordu. Derin bir nefes alıp telefondan saate baktım. Gece yarısını geçmişti çoktan.
Tepeden topladığım nemli saçlarımı açıp ağrıyan başıma masaj yapmaya başladım. Bir işe yaramıyordu ama... Kapım iki kere tıklanınca şaşkınlıkla başımı yasladığım duvardan kaldırdım.
"Evet?" Kapı gıcırdayarak açıldı ve yavaşça kapandı. Biraz tedirginlikle ayağa kalkıp gelene baktım.
"Savaş? Bir şey mi oldu?" Bu saatte odama gelmesinin nedeni ne olabilirdi ki? Korkmalı mıydım?
"Bir şey olmadı. İyi misin diye kontrole geldim... İyi misin?" Bana mı? Çarpıntım hızlanırken saçımı kulağımın arkasına aldım. Modum hemen değişmişti.
"Bu saatte mi?" Sanırım akşam ki göndermem yerine ulaşmıştı. Gülsem görmezdi ama yine de gülmemek için kendimi tuttum. Onun için değil kendim için. Şapşallaşma!
"Uyuyamazsın diye düşündüm." Gayet sakin sanki kelimelerini özenle seçiyormuş gibiydi ama aynı zamanda her zamanki gibiydi. Bunu nasıl yapıyordu anlamıyorum. Kafamı çok karıştırıyordu.
"Uyuyamıyorum."
"Düşünme-"
"Olmuyor. Bütün kötü düşünceler arka arkaya sıralanıp sıkıştırıyor, azıcık uykuya dalsam hemen sıçrıyorum-" elini omzuma koyup hafifçe sıktı. Beni dostu olarak mı görüyordu acaba?
"Sakin ol biraz." Ne kadar kötü ve aptal düşüncelerle boğuşsam da aradan hızla gelip bedenimi sinyale geçiren o düşünce her zamanki gibi bugünde beni yalnız bırakmadı. O eli oradan çeksen olmaz mıydı?
"Sa.. sakinim. Şu an sakinim." Kekelemezsem olmazdı tabi... aptal kafam.
Bir kaç saniye ikimizde sessiz kaldık. Elini omzumdan çekip cebine koydu. Gider miydi ki?
"O zaman-"
"Gitmesen?" Ahh hayır! Ne yapıyorum ben. Yanlış anlayacak şimdi. Boğazımı temizleyip konuşmaya başladım aynı zamanda arkamı dönüp yatağa doğru yürüdüm.
"Yani başka bir işin yoksa ve kalmak istersen diye söylüyorum. Belki senin de kafa dağıtmaya ihtiyacın vardır?" Yatağın kenarına oturup sırtımı başlığa dayadım ve yorganı bacaklarıma kadar çektim. Konuşmadığına göre şaşırmıştı. Aynısı bana yapılsa bende şaşırırdım. Soğuk ellerimi alev içinde kalan yanaklarıma ve boynuma bastırdım. Neyse ki bu hareketlerimi ve kendime şaşırdığım için pörtleyen gözlerimi görmüyordu.
"Tabi istersen... zorlama yok. Eğer gidersen kapıyı tam kapatmayı unutma sonra cereyan yapıyor." Gittikçe saçmalıyordum. Susup odadan gitmesini bekledim. Ve gidiyordu. Tam göremiyordum ama kapının kapanma sesini duydum. Ben bir gerizekalıydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASUMİYET
Teen FictionBenim onu bulmam bir başlangıç, onun beni bulması ise bir sondu. Başlangıcım ile sonum birbirine çok yakındı. Biri yaşama diğeri ölüme çağırıyordu. Biri elimi tutarken diğeri çelme takıyordu. Ben ise hep o kısa olan yaşamla ölüm arasında ki ince çiz...