Bölüm 27: Mektup

3K 171 8
                                    

Oturduğum yerde rahatsızca kımıldandım. Ya bu koltuklar çok rahatsızdı ya da ben sıkıntımdan dolayı böyle hissediyordum. Levent amca bu habersiz ziyaretimin sebebini öğrenmek için gözlerime bakarken konuşmaya nasıl başlayacağımı düşündüm. Nasıl konuşurdum, nasıl anlatırdım bilmiyorum. Ama bu konuyu ancak onun yardımıyla halledebilirdim.

"Şöyle ki..." kelimelerimi doğru seçmeye çalışıyordum. Belki Savaş bu yaptığıma ispiyonculuk diyecekti ama bu onun iyiliği içindi.

"Ben senin doktorunum bana her şeyi anlatabilirsin." Derin bir nefes aldım. Hastalığımla ilgili olduğunu düşünüyordu.

"Öncelikle buraya geldiğimden kimsenin haberi yok ve böyle kalırsa..."

"Tabii ki de doktor hasta gizliliği denen bir şey var." Tekrar derin bir nefes aldım.

"Buraya doktorum olduğunuz için değil Savaş'ın babası olduğunuz için geldim." Kaşları hafifçe çatıldı.

"Oğluma bir şey mi oldu!?" Panikle öne eğildim biraz. Yanlış anlaşılmak istemiyordum.

"Hayır! Hayır o iyi." Yerinden kalkıp karşımda ki tekli koltuğa oturdu. İşin ciddiyetini anlamaya başlıyordu.

"Neler oluyor?" Tekrar tekrar derin bir nefes aldım.

"Sorun şu ki... Savaş Anıl'a çok öfkeli. Onunla ilgili en ufak bir haber aldığında uçup gidiyor resmen. Onu geçtim adını dahi duyduğunda kaskatı kesiliyor." Derin bir nefes alıp arkasına yaslandı ve elini burun kemerine götürdü.

"Neden böyle? Anıl size ne yaptı!?"

"Bunu senden saklamayacağım. O şerefsizle ilgili her şeyi bilmeyi hak ediyorsun." Devam etmesi için başımı salladım. Bunun bir nedeni olmalıydı. Derin bir nefes alıp sıkıntıyla verdi ve ellerini dizlerinin üzerine koydu.

"Anıl... yıllar önce bir akşam günü evimize sürpriz bir ziyarette bulundu." Şaşkınlıkla kaşlarımı havaya kaldırdım.

"Di...dinliyorum."

"Özel bir geceydi. Sadece biz vardık. Ailem ve ben. Anlıyorsun değil mi?" Kaşlarım çatık pek fazla anlamadığımı belli ediyordum.

"Koruma yok... sadece ailem." Bu... bu pek hoş bir ziyaret değildi anlaşılan. Devam etmesi için başımı hafifçe salladım.

"Ben o gün oğlumu kaybettim Savaş'ta abisini." O gün... o gün müydü?

"Savaş bahsetmişti abisinden." Yavaşça başını salladı. Gözleri biraz kızarmıştı. Onu üzmek istememiştim...

"Oğluma ateş eden adam Anıl'ın emriyle hareket ediyordu. Yani anlayacağın oğlumun katili Anıl!" Şaşkınlıkla elimi ağzıma götürdüm. Abisinin katili... Anıl. O yüzden ona bu kadar öfkeli. İntikam almak istiyor. ONU ÖLDÜRMEK İSTİYOR!

"Bu yüzden..."

"Bu yüzden onu yakalayana kadar peşini bırakmayacak. Bu işi bana bırakmasını söyledim. Onu tüm bunlardan uzak tutmak istedim... ne kadar çabaladıysam hepsi boşa gitti..." yerinden kalkıp kendine bir bardak su doldurdu.

"Bir oğlumu kaybettim birini daha kaybedemem." O adam... çok tehlikeliydi. Savaş her ne yapıyorsa bunu tek başına yapamazdı.

"Bende onu kaybedemem!" Yerimden kalkıp karşısına dikildim.

"Bu yüzden buradayım. Bu işi bitirmek için yardımınıza ihtiyacım var." Suyu tam içeceği sırada durdu. Bardağı yavaşça indirirken başını ağır hareketlerle bana doğru çevirdi.

"Ne demek bu?"

"Anıl'la görüşmek istiyorum!" Plastik bardağı avucunun içinde sıkınca su tamamen eline dökülmüştü. Elinde ki cam bardak olsa onu da kıracağından emindim. Sakince yutkundum ya da... yutkunmaya çalıştım. Sakin ol. Sakin ol.

MASUMİYETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin