Yüz dirsek vadisi büyülü bir araziydi. Dağlar, vadiler, dereler, düzlükler, olması gereken her şey olması gereken yerdeydi.
Bu güzel manzara kutsal topraklardan gelmiş gibiydi. Bu bölgeye basitçe ayrık dünya denilebilirdi. Burada ruhani ilaçlar, köken ilaçları, bilge ilaçları, yabani canavarlar, azılı yaratıklar ve korkunç yaratıklar vardı.
Bu bölgenin kralı, besin zincirinin en tepesinde yer alanlar korkunç yaratıklardı. Bu bölgeyi onlar yönetiyordu ve hatta onların bile eğitime güçlenmeye ihtiyaçları vardı. Bu yüzden onlar da ayrıca köken ilaçları ve bilge ilaçlarına ihtiyaç duyuyorlardı.
Bir diğer söyleyiş ile kendilerini geliştirmek için kendilerine daha iyi etki etmesi için sahip olmaları gereken köken ilaçları ve bilge ilaçlarını hemen avlamak yerine onları özel yerlere gitmelerine zorlayarak onları kilit altına alıp büyümelerini bekliyorlardı.
Ancak, her yıl, insanların topraklarına izinsiz bir şekilde girdikleri bir zaman periyodu vardı. İnsanların bu izinsiz girişi her şeyi yerle bir ediyordu. Onlar kuralları çiğniyorlardı bu yüzden korkunç yaratıklar için insanlar izinsiz girenlerdi ve onlar bu diyarın koruyucularıydılar.
Tam o anda, yüz dirsek vadisinin kesin bir konumunda aynı bunun gibi bir kale vardı. Bilge ilaçları kaleyi dolduruyordu ve dışarıdakiler de kaleden dolup taşan güçlü bilge enerjisini ve ilaçların güzel kokusunu alabiliyorlardı. Bu hataya yer bırakmaksızın hazinelerle dolu bir yerdi.
Ancak, hazineler o kadar da kolay alınabilecek değildi, çünkü birkaç yüz korkunç yaratık dışarıda toplanmışlardı. Her bir tanesi bilge alemindeydi ve seviyeleri de epey yüksekti. Burada kimisi 1. Seviye bilge aleminden 6. Seviye bilge alemine kadar çeşit çeşit yaratık vardı.
Hatta bir tane insan şeklinde üç metre boyunda 7. Seviye bilge aleminden bir korkunç yaratık bile vardı. Vücudundaki kaslar onu çepeçevre saran zırh gibiydi. Elinde ucu keskin bir çekiç tutuyordu ve şu anda insan kafatasından yapılmış bir tahtta oturmuş esniyordu.
Bu korkunç yaratığın etrafında hala canavar şekillerinde oldukça mutlu korkunç yaratıklar vardı ve insanları tekrar tekrar yendikleri için kutlama yapıyorlardı.
‘’Kahretsin. Hemen şuan gidip bu bir gurup canavarı katletmek istiyorum.’’
‘’Bekle. Büyük kardeş Dugu ve büyük kardeş Fenghao hızlıca gelecekler. Onlar geldikten sonra, bu korkunç yaratıkları ölmeleri gerektiği gibi tek seferde yok ederiz. Büyük ve küçük kardeşlerimizin öçlerini alacağız.’’
Kaleden birkaç bin metre ötede, bereketli ormanda, birkaç yüz öğrenci toplanmıştı. Öğrencilerden çoğu Lingyun okulundandı, ama ayrıca başka okullardan da öğrenciler hepsi beraber kaleye son bir saldırı için hazırlanıyorlardı.
‘’Bak, büyük kardeş Fenghao geldi.’’ Aniden, bir grup insan göründü. Onlar Lingyun okulunun öğrencileriydiler ve onlara öncülük eden de beyaz yüzlü gururlu bir adamdı.
Bu adam göründükten sonra, aniden büyük bir kargaşa çıktı. Lingyun okulunun öğrencilerinden bahsetmek bir yana diğer okulların öğrencileri bile gözlerini adamdan alamıyorlardı. Kimi bayan öğrenciler hayranlıktan bayılacakmış gibi duruyorlardı.
Fenghao denen adam, Lingyun okulunun en başarılı ikinci öğrencisiydi. Her ne kadar sadece ikinci olsa da, yeteneği ve seviyesi diğer okulların öğrencilerine göre kıyaslanamaz derecede ilerdeydi. O 6. Seviye bilge aleminde uzman birisiydi ve denilebilirdi ki, ‘Azure şehrinde genç neslin en iyilerindendi’.
‘’Genç bayan, merak ediyorum da sizlerle birleşebilir miyiz bu korkunç yaratıkları yenmek için.’
’
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MGA~2.kitap
FantasyMGA 'NIN 2.VE SON KİTABIDIR.. Genç Chu Feng zayıf fiziğinden dolayı Chu ailesinde bir kara leke olarak görülüyordur. Bir gün bundan bıkarak babasının adını korumak ve annesini kurtarmak için güçlü olmaya karar verir.