İmparator Mezarlığı'nın girişi çoktan açılmıştı. Diğerlerini bırak Chu Feng bile kıyaslanamaz bir şekilde heyecanlanmıştı.
Herkes tetikteydi çünkü içeride ne olduğunu kimse bilmiyordu. Ancak hazineler ve fırsatlar içerideydi, bu yüzden ileriye baktılar.
O anda herkes, Chu Feng'e doğru bakışlarını çevirdi ve uzun zamandır ulaşmaya çalıştıkları hazineleri bulmak için komutanlarından emir bekliyorlardı.
*whoosh*
Che Feng, sesinden sapık world spiritist olmadığının anlaşılmasını istemediğindem konuşmadı. O yüzden aniden kolunu kaldırdı ve indirdi.
"Girin!!!"
Chu Feng emir verdikten sonra Qilin Prens Konağı'nın bütün ordusu İmparator Mezarlığı'nın girişine aynı anda koştu.
Qilin Prens Konağı ordusunun gerçekten iyi eğitimli olduğu söylenebilirdi. Onlar en iyisini yapmak için her türlü araç gereçleri kullandılar ve karanlık girişte meşalelerini yaktılar.
Sayıları binleri bulan elit grup, İmparator Mezarılığı'na organize olarak çok hızlı bir şekilde girdi. Onların önünde büyük bir mağara vardı.
Oraya girdikten sonra herkez daha dikkatli oldu. Tek bir kişi bile kendi başına hareket etmedi ve tamamen Chu Feng'in ilettiği emri takip ettiler.
"Chu Feng, bu İmparator Mezarlığı'nın girişi tamamen hasarsız gibi, bu yere giren ilk insanlar olduğumuz çok açık. Buradaki tuzaklar tamamen hasarsız olduğundan birkaç kat daha dikkatli olmalısın. Eğer devreye girerlerse, hepsi senin yüzünden ölecek." Eggy ileriye doğru bir süre gittikten sonra ciddiyetle hatırlattı.
Alanın farklı olduğunu Chu Feng de keşfetmişti. Burası aşırı büyüktü. Birkaç saat yürüdükten sonra bile hala onlar yolun sonuna ulaşamamışlardı. Sanki hiç bitmeyen ya da sınırları olmayan bir yer altı dünyasına girmişlerdi. Chu Feng, world spirit pusulasını hangi yöne gideceğini belirlemek için kullandı. Ancak, Chu Feng bunun sadece başlangıcı olduğunu bilmiyordu.
Chu Feng ve diğerleri yürürken, sanki dipsiz bir dünyaya girmiş gibi hissettiler. Her adımda çok dikkatliydiler ve kamp kurmak için gerekli malzemeleri yanlarında getirmişlerdi. Bu büyük dünyada ilerlemeye devam ettiler. Zaman yavaş yavaş geçti. Qilin Prens Konağı'nın, iyi eğitimli ordusu bile umutsuzluk hissinden muaf olamadı. Şöyle düşündüler; "Bu lanet yeraltı dünyası hiç bitmeyecek mi?"
Oraya girdikten on gün sonra bir değişiklik ortaya çıktı. Engin mağara dünyasında, ışık önlerinde göründü. Bu çok büyük bir şehirdi.
Beyaz renkli kaya duvarlar, zarif saraylar, uzun boylu büyük surlar, büyük geniş kapılar vardı. Böyle bir şehir yeraltı dünyasında aniden ortaya çıktı.
O anda herkes anormal derecede heyecanlandı. Kim bu büyük yeraltı dünyasında böyle bir şehir yarattı? Ne tür bir kişi orada yaşayabilir? Ya da gizli hazineler orada mıydı?
Bu noktada, artık hiç kimse heyecan duygusunu kontrol edemedi. On günün ardından bu şehir yükselen bir güneşin ışığı gibi insanlara umut vermişti, uzun adımlarla şehre doğru aceleyle ilerlediler.
Ama binlerce insan şehre doğru ilerlerken, Chu Feng sıkıca kaşlarını çatıyordu. Şehir çok garip bir duygu veriyordu ama bu gariplik hissinin nereden geldiğini söyleyemiyordu. Birçok insan şehre adım attı ama bir sorunla karşılaşmamışlardı. Sonunda Chu Feng de şehre bir göz atmak için içeri girmeye karar verdi.
Chu Feng, anca şehre adım attıktan sonra bir şeylerin yanlış olduğunu hissedebildi. Şaşkınlık içinde şehrin sis dolu olduğunu buldu ve o bile ilerideki yolu göremiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MGA~2.kitap
FantasyMGA 'NIN 2.VE SON KİTABIDIR.. Genç Chu Feng zayıf fiziğinden dolayı Chu ailesinde bir kara leke olarak görülüyordur. Bir gün bundan bıkarak babasının adını korumak ve annesini kurtarmak için güçlü olmaya karar verir.