"Velet, benimle böyle konuşmaya nasıl cürret ediyorsun? Sonuçlarından korkmuyor musun?" Kara Kurbağa Kral'ın bakışlarındaki öfke arttı. Chu Feng gibi bir insan veledi tarafından böyle bi duruma düşeceğini hiç düşünmezdi.
*whoosh
Ama o anda bir ışık hüzmesi oluştu ve kan etrafa dağıldı. Hançer ile kurbağanın yüzünü kesmişti!
"A-ah~~~~~" Bu kesikten baya fazla acı çeken kurbağanın ağzını açıp garip bir ses çıkarmasına neden olmuştu.
"Sen.." Oğlunun yüzünden fışkıran büyük miktarda kana bakan Kara Kurbağa Kral'ın gözleri titremeye başlamıştı.
Bir insan veledinin onun oğluna böyle bir miktarda zarar vereceğini hiç düşünmemişti. Açıkçası Zi Xuanyuan bile buna cesaret edemezdi!
Kara Kurbağa Kral'ın yanıt vermediğini gören Chu Feng hançeri tekrar yükseltti ve kurbağanın gözünün önüne getirdi.
"Dur! Tamam bırakacağım!" Kara Kurbağa Kral yüksek sesle bağırdı, bunu duyan Chu Feng durdu.
"Ama eski kurallara göre yapalım, sen oğlumu serbest bırak bende kızın gitmesine izin vereyim." Kara Kurbağa Kral, Zi Ling'i yere bıraktı.
"Bunlar Elder Xuanyuan'ın kurallarıydı, kızı bırak yoksa oğlun gelecekte kör olarak kalır." Chu Feng buz gibi bir ses tonuyla konuştu.
"Velet, şansını zorlama. Bunu sana ödetirim yoksa." Kara Kurbağa Kral öfkelice konuştu.
*Whoosh" Kara Kurbağa Kral'ın konuşması biter bitmez Chu Feng'in elindeki hançer hızlıca inişe geçti. Ve bir fışkırma sesi ile hançer kurbağanın gözüne girdi. Chu Feng hançeri elinde döndürdü ve kurbağanın gözünü çıkardı!
*Whoosh* Chu Feng'in elleri tekrar hareketlendi ve diğer göze doğru hançerini yakınlaştırmaya başladı. Bunları korkutucu bir sakinlikle yapıyordu.
"Tamam dur! Bırakıyorum kızı!"
Kara Kurbağa Kral artık şartları umursamadı, Zi Ling'i tuttu ve büyük eliyle Chu Feng'e doğru attı. O anda Zi Xuanyuan havaya doğru zıpladı ve Zi Ling'i yakaladı.
"Oğlumu, oğlumu hemen bırak!" Kara Kurbağa Kral istekli bir şekilde bağırdı. Bunu gören insanlar kurbağa kralın Chu Feng tarafından dehşete düşürüldüğünü sandı. Ama gerçekte ise Kara Kurbağa Kral öldürme arzusunu zorla bastırıyordu.
"Astlarına onları bırakmasını söyle." Chu Feng hemen bırakmadı ve bakışlarını Xu Zhongyu ve diğerlerine çevirdi.
"Velet, daha ne istiyorsun? Kızı bırak dedin bıraktım ama hala oğlumu vermiyorsun? Bir de başka kişileri serbest bırakmamı mı istiyorsun? Eceline mi susadın oğlum sen?" Kara Kurbağa Kral ürkütücü bir ses tonuyla konuştu.
Chu Feng onun sesinden korkması ve sakin bir şekilde, "Yanlış, ben Zi Ling'i bırakırsan oğlunu bırakıcam demedim."
"Senin kadar arsız bir insan görmedim!"
"O zaman bugün ufkun genişledi, tek bir cümle. Bırakacak mısın yoksa bırakmayacak mısın?" Chu Feng konuşurken elindeki hançere dikkat çekti.
"Bırakacağım lanet olası bırakacağım. Artık ona zarar verme ama onları serbest bıraktıktan sonra oğlumu bırakacağına söz ver." Kara Kurbağa Kral oğluna karşı çok derin bir sevgi besliyordu ona bir şey olmasını istemiyordu
"Tamam, söz veriyorum." Chu Feng başını salladı.
Kara Kurbağa Kralın bir işareti ile Xu Zhongyu ve diğerlerini çevreleyen canavarlar onların sarmaşıklarını kesti.
Xu Zhongyu ve diğerleri güvenli bir şekilde sarayın girişine gelip Zi Xuanyuan'ın arkasına saklandı.
"Oğlumu bırak canım oğlumu bırak. Yapmamı söylediğin her şeyi yaptım, bırakman lazım."
Kara Kurbağa Kral çıldırmış şekilde bağırmaya başladı, sadece sesi ile sarayı titretiyordu!
Chu Feng o anda onun eline düşse ona ne yapacağını hayal etmeye başlamıştı.
Ama Chu Feng hala canavarların bölgesinde olduğunu unutmuştu. Aralarında mesafeler olsa da hala tam olarak güvende değildiler.
Chu Feng bu durumda bakışlarını Zi Xuanyuan'a çevirdi, "Şimdi ne yapıcaz?"
"Velet, sen beni bir çok sıkıntıdan kurtardın." Zi Ling önce Chu Feng'e bakış attı sonra konuştu.
"Zi Ling Bin Canavar Dağını terk ettikten sonra Prestijli Villa'ya dönün. Prestijli Villa yaşlılarına birlik göndermemelerini, bizden haber beklemelerini söyleyin."
"Dede, sen..." Zi Ling dedesi hakkında endişelendi.
"Hemen ayrılın burada bulunarak beni rahatsız ediyorsunuz." Zi Xuanyuan'ın sesi sertleşti.
"Zi Ling gidelim onların savaşına karışamayız." Chu Feng konuştu.
"Dede, çok dikkatli olmalısın." Zi Ling başını salladı.
"Beni izleyin buradan çıkacağız." Chu Feng, Zi Ling'i kendisine doğru çekti. World Spiritist üyeleri de doğal olarak onu takip etmeye başladı.
Diğerleri tereddüt etti ancak en sonunda onu takip etmeye karar verdi. Kara Kurbağa Krala karşı yaptığı şeyleri gördükten sonra ona güvenmiyordular.
Chu Feng kimseyi hayal kırıklığına uğratmadı ve mağaradan güvenli bir şekilde yüzlerce insanı çıkardı. Peki binlerce kişiden nasıl yüzlerce kişiye düştü, çünkü çoğunluğu canavarlar tarafından saldırıya uğrayınca öldü.
*boom*
Chu Feng ve diğerleri kaya ormanından çıktıktan sonra kulak sağır edici sesler gelmeye başladı ve ayaklarının altındaki zemin sallanmaya başladı. Sayısız kalın çatlak yayılmaya başladı ve geniş bir ağaç yere düştü. Yoğun bir duman yeraltı sarayından yükselmeye başladı.
"Hemen burayı terk etmeliyiz!" Bu durumda herkes Zi Xuanyuan ve Kara Kurbağa Kral arasındaki savaşın başladığını anlamıştı. Onların savaşındaki küçük bir saldırıya bile maruz kalsalar buna karşı dayanmalarının imkanı yoktu.
Bu durumda Chu Feng, Xu Zhonyu, Jie Qingming ve Liu Zhizun yeteneklerini gösterdi ve gruba liderlik ederek canavar dağından hızlıca kaçtılar.
Fakat insanların gözünde en güvenilir lider Jie Qingming veya Liu Zhizun değildi. Sadece Bilge alemi üçüncü seviyesindeki güce sahip olan Chu Feng'ti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MGA~2.kitap
FantasyMGA 'NIN 2.VE SON KİTABIDIR.. Genç Chu Feng zayıf fiziğinden dolayı Chu ailesinde bir kara leke olarak görülüyordur. Bir gün bundan bıkarak babasının adını korumak ve annesini kurtarmak için güçlü olmaya karar verir.